Bugün bayramın üçüncü günü. Kutlu olsun. Ancak içinde Allah korkusu olmayan vicdan yoksunları bayramı bile zehir ediyor. Haberlerde bayramın ilk günü yaşanan manzarayı görünce iki kelime etmek istedim.
Kaçan kurbanlık boğayı yakalamaya çalışan kasap, hayvanın arka ayaklarını kesiyor. Hayvancağız kesik ayakları üzerinde yürümeye çalışıyor. İçim burkuldu. Bu nasıl insanlık! Savunmasız bir hayvana bu zalimliği yapanlardan merhamet beklenir mi?
Ancak tüm kötü haberlere rağmen "Birkaç iyi insan" özel durumu olanlara yaşama sevinci aşılamaya çabalıyor. Yine de arzu edilen noktalara gelinemiyor. Size sayısız örnek verebilirim ama yaşadığım bir olayı anlatmayı uygun gördüm.
Geçen gün bir işim için İstanbul Mecidiyeköy'e gittim. Yeşil ışık yanınca yanımdaki görme engelli ile birlikte karşıya geçmek istedik. Neredeyse eziliyorduk! Daha ağzımızı açamadan sürücü "Kör müsünüz be kardeşim. Koca arabayı görmüyor musunuz? diye bağıdı.
Yanımdaki arkadaşım, sordu: "Kırmızıda mı geçiyoruz."
"Hayır! Sürücü tabakhaneye yetişmek için kırmızıda geçiyor" dedim.
Duruma bakar mısınız!
Görmeyen biri karşıya geçmek için yeşil ışığın yanmasını bekliyor. Bakıp da göremeyen sürücü kırmızı yanarken gaza yükleniyor. Sürücülerin yaptığı bu... Ya toplumda...
En ufak bir tartışmada "Allah'ın topalı n'olacak...", "Git be adam zaten körsün...", "Geri zekâlı..." gibi sıfatları yapıştırıveririz değil mi?
E, bu durumda gazeteciliğimi ve Birleşik Sakatlar Federasyonu Başkanı olmamı bir kenera bırakın, Sosyal Hizmet Uzmanı Cesur Ceylan'dan esinlenip, sakat biri olarak, bir tanımlama da ben yapayım dedim. Gerçi bunu daha önce yazmıştım. Ancak yaşananları gördükten sonra konuyu tekrar işlemeyi uygun buldum. Şimdi gelin, benim özürlüm kimmiş, ona bakalım:
Benim özürlüm: Çok çocuklu, çalışmayı pek sevmeyen, yan gelip yatan, lafla ülkeyi kurtaran kibirli ve sorumsuz biri.
Benim özürlüm: Koltuğa yapışan, küçük görme hastalığına yakalanan, hataları hep başkasında bulan kindar biri.
Benim özürlüm: Kaldırımda yürümeyi bilmeyen, direksiyona geçince saygıyı unutan, otomobilden başını uzatıp tükürüp, çöp atarak küfür yağdırmayı seven saygısız biri.
Benim özürlüm: Af dilemeyi bilmeyen, sahtekârlığın alasını yapan, iki yüzlü, merhametten yoksun, bir gün öleceğinin farkında olmayan çıkarcı biri.
Benim özürlüm: Nerede, ne amaçla bulunduğunu bilmeyen, işinin hakkını veremeyen, "Salla başını al maaşını" ilkesiyle "Bugün git, yarın gel" diyen, amirleri karşısında el pençe, vatandaş karşısında panter kesilen biri.
Benim özürlüm: Sözünde durmayan ve bol bol ahkâm kesip sonra altından kalkamayan, devleti dolandırmayı iyi bilen, rüzgârsız havada fırıldak çevirip bu vatan için öleceğini söyleyip sonra kazık atan, savunmasız bebelere, özürlü kızlarımıza ve kadınlarımıza işkence ve tecavüz eden vicdansız ve sosyal ahlâktan bihaber biri.
Son olarak;
Benim özürlüm: Eli, ayağı, ağzı, dili, gözü sağlam olup sağlıklı düşünüp, ısrarla yanlış davranmaya devam edip, sakat birini aşağılayarak her şeyi bilinçli olarak yapan biri...
Okudunuz. Acaba, özel durumu nedeniyle kendi iradesi dışında elini kolunu, bacağını kullanamayan, göremeyen, duymayan, konuşamayan ve işitemeyen mi özürlü; yoksa yukarıda saydığım gibi davranmaya devam edenler mi? Takdir sizin.