Koskoca maçta iki çok kritik pozisyon var. İlki Milli Takımımızın değişmez stoperi Servet'in yaptığı kabul edilemez hata. Diğeriyse Pino'nun çok rahat topa vuramaması. İşte bu iki kritik olay belki de Galatasaray'ı lig yarışının dışına attı. Önce Servet'ten başlayalım. Topu rahatlıkla alabilirdi, almadı ve Engin'e kaptırdı. Sonra Engin'i takip edebilirdi, etmedi. Ayaklarına atladı. Adama vursa penaltı olacak. Engin zıplayarak kurtuldu ve Umut'a golü attırdı. Geçen haftalarda Servet ve bazı arkadaşlarının Rijkaard'ı sabote ettikleri söylenmişti. Asıl sabotaj dün geceydi. Tabi ki bilerek ve isteyerek değil ama futbolun temel doğrularına ihanet edercesine takımına golü yedirdi. Gelelim Pino'ya. Takımı golü yedikten hemen sonra öyle bir gol kaçırdı ki buna da inanamıyoruz. En yakınındaki rakip 5 metre uzağında. Topu görerek alıyor ama ıskalıyor.
Maça baktığımızda aslında tüm maç neredeyse iki takım da birbirini kilitledi. Trabzon gelmek istedi, gelemedi. Orta saha ve defans bütünleşmesi olarak Galatasaray'ı iyi gördük. Takım savunmasını bu kadar iyi yaparken kişisel hatadan böyle bir gol yedikten sonra toparlanmak kolay değil.
MİSİMOVİC'İ GÖREMEDİK
Maç boyunca aslında Galatasaray, Fenerbahçe maçında yapmak istediklerini yaptı. İyi savundu, iyi mücadele etti, çabuk çıkmaya çalıştı. Ama oyuncular topla kavga eder gibi. Kurtarıcı diye alınmış birçok yabancı oyuncu vasıfsız. Misimoviç'ten hala bir şey göremedik.
Trabzon'a gelince... Çok koşuyorlar. Rakibe pres yapmayı, alan daraltmayı alışkanlık haline getirmişler. Bunda da çoğu zaman başarılı oluyorlar. Avni Aker'de Üç Büyükler'i çatır çatır yendiler. Bu da şampiyonluk yarışı için hem puan avantajı hem de moral demek.
Halis Özkahya için maç potansiyel olarak zordu. Ama kim ne derse desin ben Halis Özkahya'yı beğendim. Birkaç hata yaptı ama zorluk derecesi yüksek böylesine bir maç için yönetiminden dolayı hakemi kutlamak lazım. Ama aynı şeyi yardımcısı için söyleyemeyeceğim. İkinci yarıda Galatasaray'ın çok önemli bir atağını manasız bir şekilde ofsayt diye kesti.