Bana "neyin eksik" diye sorunlara hep anam ve babam derim. 11 Kasım babamın ölüm yıldönümüydü…
Onu 16 yıl önce bir Pazar günü kaybettik…
Dahası önce anacığım, sonra da babam gitti…
Onların gidişiyle yıkıldık, kanadı kırık kuşa döndük.
Anacığımın ölümü bizi perişan etti ama babamı komaya soktu. Sağlıklarında babam anacığımla didiştiği olurdu ama onsuz hiç edemezdi.
Uzun ve garip bir hikayesi vardır babamın!
Kaçarak İstanbul'a gidişi, kemençe sanatçısı olarak İstanbul Radyosuna girmesi, sonra; hemşerisi Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun yardımıyla, Güzel Sanatlar Akademisi'nde "konuk öğrenci" oluşu…
Büyük sanatçı Zeki Faik İzer'den ders alması, dönemin ünlü fotoğrafçıları Stüdyo Taç, Osep, Foto Sabah, Foto Süreyya, Foto Abolion gibi stüdyolarda artistlerin büyük fotoğraflarını yapması…
İstiklal Caddesi'nde el üstünde tutulan bir ustaydı babam.
1960'da Şevket Rado'nun İstanbul'da çıkardığı "Hayat" mecmuası baskı tekniği ve kalitesi bakımından devrim yaratmıştı. Babam Ziya'nın çizdiği karikatürler bu dergide tam sayfa olarak yayımlanmaya başladı…
İlk karikatürü 1956'da "Dolmuş" dergisinde, desenleri de aynı yıl "Varlık"ta çıkmıştı.
***
Babam yazısız karikatürleriyle Of'tan dünyaya bir pencere açmıştı. Uzun yıllar İstanbul'da yaşamış çizgileri dünyanın önde gelen gazetelerinde yer almış bir sanatçıydı babam.***
Zekeriya hoca Akçaabatlı Resim öğretmeni Zekeriya İskefyeli babamın tükenmez kalemle portresini yapmış sosyal medyasında yayınlamıştı.