Sol muhalif takım şu gerçeği görmüyor!
Türkiye'de milletin desteğiyle 21 yıldır kesintisiz süren bir iktidar var, hem de iç ve dış tüm tezgâhlara rağmen...
Reis'in gemiyi kazaya uğratmaması büyük başarıdır.
Etrafı ateş çemberi olan bu coğrafyada kaza yapmadan durmak kolay bir iş değildir!
Reis'in yerinde PKK sevicilerden biri olsaydı hâlimiz ne olurdu?
15 Temmuz darbe girişimi, ABD'nin işgal girişimiydi.
251 kişinin şehit olduğu kalkışmaya bunlar tiyatro dedi.
Şimdi çeşitli yalanlarla yargıya itibar suikastı yapıyorlar!
"Başsavcı, yargıdaki çürümeyi ifşa etti!" türü laflar bundan!
KRT, Tele 1, Halk TV, T24 ve tüm "fondaş medya" yargıdaki hâkim ve savcıları rüşvetçi ilan etmek için koro halinde düğmeye bastı...
Bu yapılan ihanetten başka bir şey değildir!
Yargıda işler elbette dört dörtlük değil ama yargının da bu tip yalanlarla yıpratılması doğru değil. Çünkü yargı hepimize lazımdır!
***
Başsavcı İsmail Uçar'ın, Can Tanrıyar ve Muhammed Yakut üzerinden HSK'ya yazdığı mektupla başlayan olay acayip bir hâl aldı.
Başsavcı ile ağır ceza reisinin birbirlerini suçlayan mektuplarına bire bin katarak köpürttüler!
Gazeteci Tolga Şardan, "MİT'in yargı raporu" başlıklı bir haberle işi Reis'e taşımak istemesi ilginçti.
Adalet Bakanı'nın böyle bir raporun olmadığını, Şardan'ın yalan haber yaptığını söylemesi vadinin hainlerini kesmedi.
İhanet takımı, Bakan Tunç'un sözlerine kulak tıkadı.
Mektuplar sonrası Can Tanrıyar ve işbirlikçisi Muhammed Yakut, fütursuzca hâkim ve savcılara "racon" kesip durdu!
Onları "töhmet altında" bırakacak laflar ettiler...
Hatta yargıçlara "hukuk dersi" vermeye kalktılar!
Can efendi, kriminal biridir. Güvenlik görevlilerini hedef göstermiştir.
Hakan Fidan'a da hakaret etmişliği vardır.
Can efendi boşuna kodese atılmadı yani...
Muhammed Yakut ile "suç ortağı" olduğu için hapistedir.
Hikâyeden değil yani...
Başsavcı Uçar, gördüğü usulsüzlükler için çözümü mektupta aramak yerine soruşturma açabilseydi hainlere malzeme olmayacaktı.
Hainler ordusunun ayağa kalkmasını, servise konulan mektup sağlamıştır.
***
BAYBOĞAN KARDEŞLER
Ülke kalkınması için "eğitim"i şart gören Yaşar Bayboğan, bundan 26 yıl önce Anadolu'da ilk vakıf üniversitesi olan Çağ'ı kurdu.
Üniversite, yıllar içinde uluslararası bir kimlik kazandı.
Üniversitede 5 bin öğrenci eğitim görüyor. 250'si akademisyen toplam 400 personel de görev yapıyor.
Çağ'ın verdiği diplomalar bazıları gibi tırışka değil!
Çünkü Çağ, YÖK'ün her koşulunu yerine getiriyor.
Yaşar Abi'nin ani ölümüyle üniversite yönetimini çocukları Lütfü ve Gökhan Bayboğan kardeşler aldı.
İki kardeş dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan ESSEX'te ekonomi okudu.
Kardeşler üniversitenin hem yerleşkesini hem de eğitim kalitesini yükseltmek için çalışıyor.
Çağ'da her yöreden öğrenci okuyor.
Üniversite, bölgedeki gençler için bir nimet!
Çağ ayrıca Adana ve Mersin ekonomisine ve istihdamına katkı sağlıyor...
İki kardeş üniversitedeki işlerinin yanında İstanbul'da tedavi gören annelerinin yanından da ayrılmıyor...
Bu iki güzel yürekli örnek genci kutluyorum.