Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERSİN RAMOĞLU (GÜNEY)

Elazığ’da devlet vardı Bay Kemal yoktu!

İstanbul'dan çıktım yola, Elazığ'da verdim mola...
Erzurum'a vardım ula...
16 milyon için kaydım bir sağa, bir sola.
Bilun bakalım kimdur bu uşak?

***

Maval okumayı bırak Bay Kemal, deprem bölgesine git yapılanları gör!
66,231 milyar lira vergi toplanmış...
Ama harcanan 625,124 milyar lira...
Yani toplananın 10 katı!
PKK'lı dostlarına söyle lataris etmesinler!
17 Ağustos 1999; saat 03:02...
Geceyi aydınlatan parlak ışıkla uyandım.
Sonrası bir felaketti...
Acılardan siyasi rant uman alçaklar;
99 depremini hatırlasın!

***

"Oda mı, yoksa ev mi sallanıyor!
Uyanıyorum!
Beyaz beyaz şeyler başıma dökülüyor.
Kapıya gitmek istiyorum, ama kalkamıyorum!...
Bedenim oradan oraya savruluyor, odam çalkalanan bir kutu gibi.
Gardırop üstüme düşüyor.
Ellerimle başımı saklıyor gözlerimi kapıyorum.
Odam aşağı katlara düşmeye başlıyor...
Müthiş bir gürültü var!
Uzun sürüyor bu...
Başım yatak ve gardırop altında ezilmiş.
Derinlerde bir yerde duruyorum.
Gözlerim kapalı, açamıyorum!
Korkuyorum, belki de öldüm.
Gözlerim alışınca görürüm diyorum.
Ama hayır göremiyorum!
Sıcacık bir şey başımdan aşağıya kayıyor, ağzıma giriyor, tadı tuzlu.
Kalbim deli gibi çarpıyor.
Kalbimin atışına yetişemiyorum." Elazığ depreminde devlet hızır gibi her yere yetişti; 1999 depremindeyse kimse sesini devlete duyuramadı!..

***

Biri 'sakin ol nefesini düzenle, sakinleş' diyor.
Kim konuşuyor benimle?
Deliriyor muyum yoksa?
Ne olduğunu hala anlamış değilim.
Sevmedim bu sessizliği!
Sahi annemle babam nerede?
Ya kardeşim?
Panikliyorum.
İçim çok ama çok acıyor.
Parmağımı bile kıpırdatamıyorum!
Derinlerde bir yerdeyim.
Baş aşağı, sol omzumun üstünde!
Başım yatağımla tavan arasında.
Sol ayağım sıkışmış haldeyim.
Acı yok, sadece ağzıma tuzlu bir şeyler giriyor, 'kan mı yoksa' diyorum.
Çok korkuyorum.
Birisi adımı haykırıyor.
Kardeşimin sesi bu, sonra babamın sesini duyuyorum, annemi niye duyamıyorum?
"Buradayım" diyorum.
Kardeşim "Baba duydum, yaşıyor" diyor, az sonra üstümde ayak sesleri.
Babam ağlıyor, benim babam hiç ağlamaz ki, niye ağlıyor?
Mümkün değil beni çıkarmaları.

***

Sesler kesiliyor yalnız kalıyorum.
Yine tek başıma ve o karanlıkta.
Üstümde yangın çıkıyor.
Ciğerlerime duman doluyor.
En korktuğum ölüm bu!
Kardeşimin sesini yine duyuyorum.
'Çatıyı kaldırmak lazım' diyor.
Çocukluk arkadaşım çatıda bir delik açtı, elimi tutuyor 'seni çıkaracağız' diyor.
Kardeşim bir delik daha açıyor nefes alabilmem için. İçeriye ışık giriyor.
Beni dışarı çekmeye çalışıyorlar.
Bacağım sıkışmış çıkaramıyorum.
Kardeşim, 'çek kopsun yeter ki çık' diyor.
Artık çatı üstündeyim, gördüğüm manzara korkunç.
Annem ölmemiş diye seviniyorum.
Babamın başından kanlar akıyor.
Her yer toz toprak, renk gri.
Beni bir asker ailesi arabasına alıyor askeri hastaneye götürüyor.
Hiç bir şey hissedemiyorum.
Cansız vücutları görüyorum.
Bağıran, ağlayan, kanayan insanları.
Hastaneye geldiğimde bahçede bir köşeye bırakılmış üstleri örtülü ölü bedenleri görüyorum.
Renkleri değişmeye başlıyor.
Buz arabaları geliyor!
İçine koyuluyor o bedenler.
Yanıbaşımızda ölenlerin kokusu geliyor burnuma.
17 Ağustos 1999 depreminde devlet yoktu...
Elazığ'da devlet vardı, ama Kemal yoktu!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA