Gelin bugün farklı bir şey yapalım.
Bugün köşemi Bahaettin Kabahasanoğlu'na bırakayım.
Malum Kurban Bayram'ı…
Hem sizin bayramınızı kutlarım.
Hem de gelene gidene bakarım.
Olur mu?
İzninizle şimdi.
***
ABD henüz ortalarda yokken…
İngilizler, İspanyollara karşı Osmanlı'dan yardım isterken...
Osmanlı Sultanları, "ben ki hakanlar hakanı, sen ki Fransa vilayeti kralı" diye Avrupalı krallara mektup yazarken…
Kızılderililerin vahşice katledildiği, siyahların da köleleştirildiği yıllarda…
İngiltere Kraliçesi Elizabeth, ilk elçisi Edward Barton'ı İstanbul'a gönderir.
Tophane'deki evinde eğlenceler düzenleyen elçi, içkiyi fazla kaçırıp, gürültü de çıkarınca…
Mahalleli toplanır, arzuhal verip, elçiyi mahalleden attırırlar.
Elçi Barton'dan Papaz Brunson'a uzanan bir film izliyoruz şimdi.
O zamanlar diplomatik dokunulmazlık filan yok.
İngiltere'nin posta koyacak gücü de...
Dünya devi Osmanlı'nın payitahtında sesini yükseltmek, çevreye rahatsızlık vermek…
Değil Devlet-i Ali'yi, bir mahalleyi bile rahatsız ettiğinizde elçi filan demezler, kulağınızdan tuttukları gibi mahalleden atarlardı.
Fitne fesat mı çıkardı, isyan etsinler diye halkı mı kışkırttı?
Kim olursa olsun hiç fark etmezdi.
Şeyhülislam, patrik, vezir ya da sadrazam…
Cezasının 'ölüm' olduğuna kalıbını basarlardı.
***
"Papaz Kaçtı." 52'lik deste içindeki dört papazdan üçü çıkarılınca…
Kalan tek papazdan kurtulma üzerine kurulu bir kâğıt oyunudur.
En sonunda elinde papaz kalan oyuncunun cezası kesilir, oyunun yani 'Papaz Kaçtı'nın özeti bu.
Kadınlar; bulaşığına, yemeğine, ütüsüne, birkaç saat hizmetçiliğine oynarken…
Erkekler de, ceza konusunu abarttıkça abartmıştır.
Elinizde papaz kalmışsa yandınız.
Öyle çok kolay kurtulamazsınız.
Yazıları tersten okutur, masa çevresinde tur attırırlar.
En zor tekerlemeleri söyletir, şınav çektirir, hatta amuda bile kaldırırlar.
***
Protestan papazlarına 'pastör' deniliyor.
23 yıldır ülkemizde bulunan Pastör Brunson, son dönemde hiç olmadık kadar adından söz ettiriyor.
ABD, elektronik kelepçeyle ev hapsindeki papaz için "hiçbir şart ileri sürülmesin" istiyor.
"Al papazı, ver papazı" çağrısına ise kulaklarını tıkıyor.
Takılmış plak gibi sürekli aynı şeyleri tekrarlayıp duruyor:
"Papazı da papazı…"
İmparatorluk kültüründen geldiğimiz için tebaanın din adamlarından biri olarak her daim saygı duyduğumuz…
Yahnisini ve eriğini (papaz yahnisi, papaz eriği) afiyetle yediğimiz, zaman zaman da büyüsünü yaptığımız papaz bu papaz değil işte…
ABD ile yaşanan krizin de adı olan 'papaz', unuttuklarımızı hatırlattı bize.
Meğer kendi halinde biri değil, 'çok önemli personel'miş Papaz Brunson.
Baksanıza onun yüzünden toz duman oldu dünya.
Oyun, şampiyonu belirlercesine adeta kıran kırana devam ediyor.
Kartlar yeniden dağıtıldığında daha dikkatli olacağız.
Ne yapıp edip papazdan da kurtulacağız.
Film repliği gibi olsa da eninde sonunda "biz bu oyunu bozacağız."
***
"Papaz Kaçtı."
Önce kâğıt oyunu olarak çıktı karşımıza...
Ardından da tiyatro…
Philip King'in yazdığı oyun; II. Dünya Savaşı sırasında İngiltere'nin kuzeyinde Middlewick köyünde bir papazın evinde gelişen olayları anlatır.
"Eski arkadaşı Clive ziyaretine geldiğinde Doris'in kocası Papaz Lionel evde yoktur.
Doris'in komşusu ile amcası, evdeki adamı Papaz Lionel sanırlar.
Oysa asker olan Clive'in papazlıkla bir ilgisi yoktur."
Son cümle ne kadar da benziyor 'papazlıkla ilgisi olmayan Brunson'ın hikâyesine…
ABD'li Papaz Brunson da bu oyunu izlemiş, kendini, papaz olmayan Clive'in yerine koymuş da olabilir.