Bugün pek keyfim yok…
Hatta hiç yok. Çünkü meslektaşımı, 30 yıllık arkadaşımı kaybettim.
Erken gitti…
Her ölüm erkendir derler ama bu hakikaten erken oldu…
***
Ahmet Kayacık tırnaklarıyla kazıya kazıya bir yer edinmişti bu alemde kendine…
Bizim meslek diğerlerine benzemez…
Hem yorucudur, Hem en büyük entrikaların, tezgahların, Bizans oyunlarının döndüğü alandır.
Kolay değildir bir yerlere gelmek…
Demokles'in kılıcı hep ensemizdedir…
***
Kimi başarınızı, Kimi haberinizi, Kimi makamınızı kıskanır…
Hele doğrucu Davut'sanız hiç sevilmezsiniz…
Dile kolay Kayacık, 17 yıl NTV'nin Karadeniz Temsilciliğini yaptı.
Birlikte işsiz kaldığımız, ekmek bulamadığımız günlerimiz oldu…
Kırık ayağımla bayılana kadar haber peşinde koştuğumuz da…
***
Çekiç Güç döneminde Güneydoğu'da kaybolan İngiliz BBC muhabiri
Rosanna Della Casa'nın Fındıklı'da bir restoranda olduğu ihbarını almıştık.
Of'ta ayağım kırıldı.
O ayakla kilometrelerce yol gittik. Heyecanımız büyüktü.
Fındıklı'ya girerken bayılmamak için kendimi zor tutuyordum.
Soğuk terler dökerken Ahmet'e,
"Sen aşağı kapıdan ben ön kapıdan onları çapraz ateşe alalım" demiştim…
Ne gülmüştü…
"Silahlı baskına gitmiyoruz ha" demişti.
***
Ahmet yakalandığı o kalleş hastalıktan kurtulamadı.
Ayrıldı aramızdan.
Sevgili eşi Hülya'yı aradım, ikimizin de gözyaşları sel oldu…
Haberin peşinde yıllarca birlikte koştuk.
Adam gibi adamdı.
Hem mesleğine hem memleketine âşıktı.
Bir de eşi ve çocuklarına…