Sonunda korktuğumuz başımıza geldi.
Ulusal Kanal'daki spiker kızın da arzusu gerçekleşti…
Adana'da genç bir polis ile bir çocuğu köprüden attılar…
Çocuk yaralı…
Ama geride dört aylık hamile bir eş bırakan komiser Mustafa Sarı yok artık.
Şehit oldu. Perinçek şürekâsı
bayram yapsın şimdi.
Bakalım kaç kurban daha verilecek!
***
Önceki gece
Miraç Kandili'ydi.
Müslümanlar ibadet için camilere koştu.
İstanbul Gezi Parkı'ndaki eylemciler de kandil gecesi Kuran okudu, kandil simidi dağıttı.
***
Ya
Adana'dakiler?
Turgut Özal Bulvarı ile
Uğur Mumcu Bulvarı girişindeki
Kademoğlu Şehzade Camii'nde Kuran okunurken, namaz kılınırken, 10 metre ileride eski bir arabadan, gümbür gümbür müzik yayını yaptılar.
Kazım Koyuncu'yu,
Edip Akbayram'ı ve
10. Yıl Marşı'nı saatlerce çalıp durdular…
Müzik bitti, bu kez de korna işkencesine başladılar.
Yüzde 99'u müslüman olan bir memleket burası.
Yakıştı mı hiç?
***
Çevreye ve düşüncelerine saygı bekleyenler, mübarek geceye saygı göstermediler.
İbadet yapanları hiçe saydılar.
Hastalar ve bebekler zaten umurlarında değildi.
Sonra da AK Parti binasına saldırmak istediler…
***
Onlara engel olmak isteyen Mustafa Sarı, inşaat halindeki bir köprüden düştü…
Dahası atıldı.
Gözü dönmüşlerden biri de pet şişe toplayan 11 yaşındaki
Ferdi Şenol'u köprüden fırlattı…
Çocuğun ayağı kırıldı.
Bu mudur arkadaşlar?
Galiba budur...
***
Adana Turgut Özal'da oturanlar, bir haftadır korna ve lastik sesinden kafayı yedi.
Kandil gecesi susar diye bekleyenler yanıldı.
Susmadılar…
Hatta içkili olanlar daha da saldırganlaştı…
Sonunda bir polisi şehit ettiler…
***
Meclis'teki konuşmasında Adana polisine atıp tutan, önceki gün de göstericiler arasında dolaşan CHP Adana Milletvekili
Turgay Develi şimdi rahat mıdır?
Bilmem.
***
BDP'li
Ahmet Türk CHP'nin bu tavrını fırsatçılık olarak değerlendirmişti.
Galiba haklıydı.
Günlerdir yazıp duruyoruz.
"Daha fazla germeyin, yeter artık" diyoruz…
Ama dinleyen kim?
Yakıp yıkarak iktidar olunmaz da dedik ama…
***
Göstericiler arasında
ABD,
Yunan, İngiliz ve
Fransız vatandaşlarının olduğu anlaşıldı.
Elebaşı dışarıda demek.
Verilen mesaj da net:
"IMF'ye borcu bitirip öyle kafanıza göre ekonomi yapamazsınız.
Bizim enerji varken kendi enerjinizi oluşturamazsınız.
Kasanızda niye 150 milyar dolar var?
Niye İstanbul'u finans merkezi yaparak bizim gücümüzü azalttınız.
Silah teknolojinizi geliştirip başka ülkelere de satamazsınız, bizim silahımız ne güne duruyor?
Masonik mabetlerimizi yıkıp, yerine İslami kültürel binalar da inşa edemezsiniz.
Biz Bizans'ın torunlarıyız, siz de Osmanlı'nın.
Yeter artık."
Can kayıpları başladı.
1980 öncesine mi döneceğiz yoksa?
Allah göstermesin.
Son söz.
***
Demokrasilerde iktidar sokakta değil sandıkta aranır.
Bu gerçeği bilmeli, tuzağın da farkında olmalıyız…