Hayat notları
İnsanın başını döndüren gündemden uzaklaşalım.
Dingin sularda, dağınık bir yazıda yüzelim bugün.
Kralın biri, bilge bir adammış aynı zamanda. Artık yaşlanıp yorulduğundan, krallığını iki oğlu arasında bölüştürmeye karar vermiş. Savaşçı olan büyük oğlu, hırslı ve bencil, gözü doymayan biriymiş. Küçük oğlu ise tam tersine, iyi kalpli, nazik ve sevecenmiş. Kral, zekice bir plan yapmış. Büyük oğlunu huzuruna çağırarak sahip olduğu toprakları kardeşiyle kendisi arasında adil bir şekilde bölmesini istemiş.
***
Bunu duyan küçük prens kaygılandığında; "Merak etme" demiş kral:
"Bekleyelim ve görelim."
Büyük oğlan, yollara düşmüş, ülkeyi iyice gezdikten sonra, nehrin batısında kalan tüm verimli toprakları kendine; batak ve dağlık bölgeyi de, kardeşine ayırmış.
Elindeki yeni haritayla saraya döndüğünde babası sormuş:
"Sana söylediğim gibi yaptın mı?"
"Elbette" diye cevap vermiş prens.
"Buna memnun oldum" demiş kral gülerek;
"öyleyse arzu ettiği parçayı seçme hakkını da, kardeşine veriyorum."
***
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri doktora sormuş:
"Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?"
Doktor cevaplamış:
"Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz."
Sözlerini tamamlayınca karşısındakine dönüp sormuş:
"Siz olsanız ne yapardınız?"
Adam,
"Oo! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova, hem kaşık, hem de fincandan büyük" demiş.
Doktor gülerek cevap vermiş: "Hayır! Normal bir insan küvetin tıpasını çeker."
***
İnsanın, insana ve insanın yarattığı tüm kurumlara saygısının incindiği bir toplum olduk.
Oysa saygı yoksa, ilerlemenin olamayacağını bilmemiz gerekiyor. İngiltere'nin unutulmaz ismi, yazar Bernard Shaw, bir zamanlar nasıl güzel anlatmış gerçek saygının değerini ve sırrını:
"Her yıldızın kendi yörüngesi vardır ve onunla en yakın komşusu arasında yalnız güçlü bir çekim değil, erişilmez bir uzaklık da bulunur.
Çekimin gücü uzaklığa oranla artarsa, iki yıldız kucaklaşmayıp çarpışır ve yok olurlar. Bizim de onlar gibi yörüngelerimiz vardır ve acıklı bir çarpışmayı önleyebilmek için aramıza erişilmez bir uzaklık koymamız gerekir.
Saygılı davranmanın tüm sırrı, birbirinden yeterince uzak durabilmektedir; saygının bulunmadığı toplumda yaşam ne çekilebilir ne de sürdürülebilir."
***
Genç insanların enerjileri, çalışmaları, yarattıkları, dürüst ve naif duruşları; hayatlarımızın ve bu toplumun geleceği için, bana hep çok büyük umutlar vermiştir. Gençlik üzerine değinmeyi sürdürürken, bir dergide Albert Einstein'ın şu sözleriyle karşılaştım:
"Gençliğimizde düşüncelerimizi oluşturan tüm konular sevgiyle ilgilidir. Sonraları ise tüm sevgilerimiz düşüncelerimiz olur."
Farkında mısınız;
'sevgi, mütevazılık, iyilik, dayanışma, hakikat, dostluk' gibi kavramlar ne çok uzaklaştı gündemimizden, yüreklerimizden...
Bu dağınık yazı da, sonlanmış oldu işte böylece...
İyi pazarlar, iyilikler efendim...