Başbakan Erdoğan'ın, Binali Yıldırım'ın adaylığını açıkladığı İzmir konuşmasıyla, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Gazi Mustafa Kemal'in önerisiyle kurulan Serbest Fırka'nın kısacık siyaset serüveni, yeniden gündeme geldi. Serbest Fırka'nın 98 günlük siyaset hayatı, aslına bakarsanız demokrasi tarihimiz açısından, üzerinde ciddi ders çalışılması ve hala dersler çıkarılması gereken bir dönem. Serbest Fırka serüvenine, günümüze gönderme yaparak "İzmir'in fethi" gibi kavramlarla yaklaşmak; bana sağlıklı gelmiyor.
Serbest Fırka'nın kurulduğu 12 Ağustos 1930 tarihinde, başlangıçta traji-komik şekilde, halkın da durumu anlamakta güçlük çektiğini görürüz. Ama aynı partide, Gazi'ye yakın isimlerin, hatta kız kardeşi Makbule Hanım'ın olmasının, halkın partiye daha güvenli yaklaşımını getirdiğini, o günlerle ilgili yazılanlardan çıkarabiliriz. Serbest Fırka'nın dünya kapitalizminin çok ciddi buhran yaşarken kurulması, partinin 11 maddelik programının yedisinin ekonomik konulara ayrılması, Fethi Bey'in "Her şeyden evvel müzmin hale gelen iktisad buhranına çare bulacağız. Gerekirse Meclis'te hükümeti açıkça tenkit edeceğiz" demesi; zaten o günün koşullarında 'liberallik ile daha çok demokrasi' ve 'daha iyiyi arayışın' ifadesi değil mi?
Ayrıca Serbest Fırka'nın, özgürce hareket etmesi konusunda, İnönü'nün hareketin güçlendiğini görünce, bu partiye karşı daha totaliter bir tutum takınması, zaten siyaset bilimciler ve tarihçiler tarafından bilinmiyor mu? Fethi Bey'in 4 Eylül 1930 tarihinde Serbest Fırka için çok önemli bir motivasyon taşıyan İzmir'i ziyaretinin, şehirde hem coşkuya hem de gerginliğe yol açtığı bilinenler arasında. Yine İzmir Valisi Kazım Dirik'in emriyle, Serbest Fırka heyetinin şehre girmesinin geciktirildiği, türlü engellemeler ile karşılaşıldığı, tarih sayfalarında yazılı. Sonrasında çıkan olaylar sırasında, polisin ateşiyle 10 yaşındaki bir çocuğun kaza kurşunuyla ölümü, o dönemin ayrı trajedisi.
Tüm engellemeler karşısında, 7 Eylül tarihinde Fethi Bey'in İzmir'de binlerce kişiye seslenişi gerçek. Benzer heyecanı, çoşkulu bir şekilde Ege'nin Aydın ve Manisa gibi diğer büyük illerinin yaşadığı ayrı bir gerçek. Evet, Serbest Fırka'nın kuruluşunu coşkuyla karşılayan illerin başında gelen İzmir'de, bu parti seçim kaybetti, doğrudur. Halkın, İzmir dahil birçok kentte, sandık başlarında, mahalli idarenin baskılarıyla karşılaştığı iddiaları da, yazılı ve sözlü olarak günümüze kadar ulaşmış durumda.
Sonuçta, Ekim ayında yapılan seçimlerde, İzmir Serbest Fırka'ya 9 bin 960 oy verirken, CHP'ye 14 bin 624 oy vermişti. Ama özünde; katılalım ya da katılmayalım; tek partili kısır dönemde, kısa bir sürede kurulan partinin, hızlı yükselişi; o tarihte ülkemizin daha fazla demokrasiye ihtiyacı olduğunun, somut bir göstergesi değil miydi? Zaten bu 'demokrasi ve particilik oyunu'; Fethi Bey'in 'doğal olarak yılmasıyla' sona ermişti.
Fethi Bey, son adımını atıp 6 Kasım'da TBMM'de belediye seçimlerinde tanık oldukları totaliter tutumlarla ilgili, Dahiliye Vekili Şükrü Kaya hakkında gensoru açılmasını istedi. Ama TBMM oturumunda çok ağır saldırılarla karşılaştı. Yani, Serbest Fırka o günkü demokrasimize bir numara büyük geldi! Fethi Bey, bizzat Gazi Mustafa Kemal ve İsmet Paşa ile hazırladığı fesih dilekçesini, 17 Kasım 1930'da verdi. İşte 98 günlük ilk 'demokrasi kabaresi' acıklı şekilde sona ermişti. O demokrasi oyununun tam içinden, yıllar sonra Demokrat Parti doğacaktı! Keşke Serbest Fırka, o yıllarda yoluna devam edebilseydi.
Belki Menderes'ler asılmazdı! Belki sonrasında, bir misilleme gibi Denizler de asılmazdı! Belki barış ortamı, çok daha önce sağlanırdı. Sonuçta günümüz için, İzmir açısından bu konuya çıkarılacak değerli bir dipnot, bir 'fetih meselesi olup olmamasından çok', İzmir'in o günlerde ciddi bir demokrasi sınavından, başarıyla geçme gerçeğidir. Başka bir şey değil...