Bir önceki yazımızda, Güneydoğu'dan izlenimler aktarmayı sürdüreceğimizi vurgulamıştık. Gezimiz Batman ile başlamıştı. Çözüm süreciyle ilgili, insanların mutluluğuna, huzur bulma ve güven duygularına Batman'da da tanık olduk. Çevremiz, rahatlamış, gülümseyen insanlarla doluydu. Batman'a Balıkesir'den gelen Vali Yılmaz Arslan da, bölgeye yansıyan bu tablodan çok mutlu görünüyordu. Arslan "Artık olumlu bir noktaya gidildiğine inanıyoruz" dedi.
Batman, 1990 yılında il oldu. Bir zamanlar, 1930'lu yılların sonunda 4 bin kişinin yaşadığı kent, şu anda Türkiye'nin 40. büyük ili konumunda. Tam bir petrol kenti. Sohbet ettiğimiz Vali Yılmaz Arslan, Batman'ı Batman yapan ana unsurun, 1940'ların ikinci yarısında başlayıp, 1950'lerden sonra ivme kazanan petrolün çıkarılması ve işlenmesi olduğunu vurguladı. Şu anda Türkiye, kendi ihtiyacı olan petrolün ancak yüzde 9'unu üretebiliyor. İşte bu yüzde 9'un yüzde 70'i de, Batman'da üretilip, Batman Tüpraş Rafinerisi'nde rafine ediliyor.
Nüfus artış hızı çok yüksek olan ilin, aynı oranda genç bir nüfusu var. Batman Valisi Arslan, 0-24 yaş arası nüfusun, Batman'da toplamın yüzde 60'nı oluşturduğuna dikkat çekti. Vali Yılmaz, çalışmalarını anlatırken, özellikle eğitim alanında yapılan yatırımlara vurgu yaptı. İlginçtir, Batman sağlık alanında, çok sayıda özel ve kamu hastanesine sahip. Vali Arslan, bu alanda çevre illere de hizmet verdiklerini söyledi.
Batman'da hastanenin kurucularından Yönetim Kurulu Başkanı Veysi Kubba ile Medical Park'ı gezdik. Şaşırmadık, diye yazarsak, yalan olur, tam 5 yıldızlı bir otel gibiydi.
GÖNÜL VE BİLİMİN MERKEZİ
Bu gezide, beni en çok etkileyen yerlerden birisi ise Siirt'in Tillo (Aydınlar) ilçesi oldu.
Tillo Arapça'da "yüksekte olan" anlamına geliyormuş. Tillo, Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarının tam kesiştikleri alanda kurulu. Siirt'ten daha yukarıda bir noktada. Dağlar arasında, çok sevimli bir kasaba. Tillo'nun mistik havası, insanı hemen etkiliyor. Çünkü tam bir evliyalar diyarı. Aslında Anadolu'nun birçok noktasında benzeri kasabalar var. Ama Tillo'nun bir farkı, asırlar önce burada yaşayan ve yaşatılan maneviyat dünyasının, ilim ile buluşması. Önemli mutasavvıflar (tasavvufa gönül vermiş kişi anlamında) burada yaşamışlar, bu özellikleriyle birlikte, yoğun bir şekilde bilimle de uğraşmışlar. Bunların içinde en ünlü olanı, yine bir mutasavvıf olan İsmail Fakirullah Hazretleri'nin öğrencisi İbrahim Hakkı Hazretleri. Bu zat, 1703 yılında, Erzurum'a bağlı Hasankale ilçesinde dünyaya gelmiş. Babası Molla Osman, bir mürşit aramak maksadıyla Tillo'ya yerleşmiş. Burada İsmail Fakirullah'ı görerek hizmetine girmiş. İbrahim Hakkı da, okuma çağındayken İsmail Fakirullah'ın öğrencisi olmuş; zamanın koşullarına göre çok ileri seviyede dini ve fenni ilimler öğrenmiş. Bunun üzerine, hem dini ilimlerde, hem de fenni ilimlerde üstünlüğü ifade eden "Zülcenaheyn" yani "İki kanatlı" unvanını almış.
Aynı zamanda bir filozof olan İbrahim Hakkı; hadis ve fıkıhta, tasavvuf ve edebiyatta, psikoloji ve sosyolojide, tıp ve astronomide, yani çok sayıda bilim dalında büyük bir yetenek göstermiş. Bu nedenle kısa zamanda dünya çapında da ün salmış.
MARİFETNAME'Yİ DÜNYA BİLİYOR
İbrahim Hakkı, ömrü boyunca 58 eser kaleme almış. Bunlar arasında en büyük eseri Marifetname. Bu eser, ansiklopedik özellik taşıyor; matematik, astronomi, fizik, kimya gibi pozitif bilimlerle birlikte, sosyoloji, psikoloji gibi alanlarda da dolaşıyor. Zaten tüm dünya İbrahim Hakkı'yı, Marifetname ile tanıyor. 1780'de vefat etmiş; kendi isteği üzerine, İsmail Fakirullah için yaşarken yaptırdığı türbede, mürşidinin ayaklarının ucuna gömülmüş. Tillo'yu gezerken, bölgenin gelecekte, kültür, tarih ve din turizminde, nasıl etkileyici olabileceğini düşündük. Notlarımızı yarın da sürdüreceğiz.