Halini bilmez perişanın perişan olmayan, demiş bir zamanlar Bursalı Ahmed Paşa.
Ne güzel söylemiş. İnsan başkalarının acısını anlayabilmek için, onun derinlerine bakabilmeli.
Çünkü başkalarını anlamak, hele ki onların acılarına empati yaparak bakabilmek, insan olmayı, erdemi, iyiliği, şefkat duygusunu gerektiriyor.
***
Mevlana, ne büyükmüş. Edebiyatçı
İskender Pala, Mevlana'nın rubailerini günümüz Türkçesi'ne çevirmiş. 'Can İçin' adlı rubaisinde şunu yazmış koca Mevlana:
"Can durağını arıyorsan ey can, durak da sensin, can da sensin.
Bir lokma ekmekse peşinde koştuğun, elbet ekmek de sensin.
Eğer akıl erdirebilirsen bu sözün sırrına, bil ki;
Her ne ki arıyorsun, aradığın ancak sensin..."
***
Şiirler ve şairler bir dönem hep unutulur. Sonra yeniden doğurur kendini. Bir kitabı karıştırırken şair
Asaf Çiyiltepe ve şiirleri ile karşılaştım örneğin. Tam 46 yıl olmuş bu dünyadan 33 yaşında, gencecik göçeli. Herhalde kendisini yeniden hatırlatmak istedi. "Tarlabaşında Bir Ben Varım Bir Senin Yokluğun" adlı şiirini okudum fısıltıyla. Güzel, içli bir aşk şiiri. Sonu şöyle bitiyor:
"O kadar çoğaldı bu yaşayamadıklarımız
Artık bıktırdı tek başına hürlük
Gerçekten doğru bil söylediklerimi
Bu Tarlabaşı'nda gece,
bir ben varım bir senin yokluğun."
Divan şiiri, edebiyatımızın arkasında, devleşen yemyeşil bir bahçe gibidir.
Bakın o güzel bahçeden çıkan
Fuzuli (1483-1556) nasıl ustaca söylemiş aşk için:
"Aşk imiş her ne var alemde
İlim bir kıyl ü kal imiş ancak."
(Dünyada her ne var ise kaynağı aşktır
ilim ise koca bir dedikodu) anlamında...
***
Günümüzde unutulmuş bir şair daha kendisini anımsatmak istedi bugün.
Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973). Hani şu uzun 'Han Duvarları' şiirinin şairi. Siyasetçi, öğretmen.
Hececiler akımının beş şairinden biri. Aynı zamanda Behçet Kemal Çağlar ile Onuncu Yıl Marşı'nın sözlerini yazmıştı. "Çıktık açık alınla..." diye başlayan. Onun en çok Çoban Çeşmesi ile Münzevi adlı şiirlerini severim. Münzevi, şu dörtlük ile bitiyor:
***
"Dumanla örtünen bir deniz gibi
Canlanıyor en hazin dalgalar bende
Bekliyoruz yarını şimdi bahçemde
Ben kimsesiz, ağaçlar kimsesiz gibi."
***
İşte
kendi ırmağında dağınık bir şekilde, bir dörtlükten bir başka dörtlüğe savrularak, kendi kendisine aktı 'hayat notları'.
Filozof
Farabi'ye "Lafı uzatanlara ne yapmak lazım?" diye sormuşlar.
Demiş ki: "Uzun konuşanı kısa dinlemeli."
Biz de bugün kısa yazdık, belki uzun uzun okursunuz, diye...
İyi pazarlar efendim. Herkese...