Zamanımızdaki en büyük problemin özeti... Konfüçyüs'e sordular: "Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?" Büyük filozof şöyle cevap verdi: "Hiç şüphesiz, dili gözden geçirmekle işe başlardım." Dinleyicilerin hayret dolu bakışları karşısında sözlerini sürdürdü: "Dil düzensiz olursa, sözler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, adetler ve kültür bozulur. Adetler ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun için, hiçbir şey dil kadar önemli değildir." HHH Acaba bizler de günümüz Türkiye'sinde önce dilimiz üzerine mi düşünsek? Oysa köklerimizde hep bunun izlerini taşırız. Dilin ve sözün değerini... Düşüncenin o sözler ile yalınca dile getirilişini... Avrupa'da Orta Çağ karanlığı yaşanırken, sözüyle Anadolu'dan yeryüzüne ışık saçan insanlar var köklerimizde. Örneğin Anadolu'nun sesi Yunus Emre, asırlar önce söylemiş aşağıdaki dizeleri:
***
Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz Kişi bile söz demini, demeye sözün kemini Bu cihan cehennemini, sekiz cennet ede bir söz Yunus şimdi söz yatından, söyle sözü gayetinden Pek sakın o şah katından, seni ırak ede bir söz (Ağulu: Zehirli. Dem: Etki. Kem: Fena, değersiz. Yat: Usul, yol yordam.)
***
Gördünüz mü dilin ve ondan doğan sözcüklerin değerini. Hep
sözcüklerin şemsiyesi altında yaşıyoruz. Sözcükler ile güzelleştiriyoruz hayatı. Sözcüklerdir bazen sesli, bazen fısıltıyla söylenen, bazen içimizde tuttuğumuz. Sözcüklerdir bizleri küçülten ya da büyüten... Söz iyidir, değerlidir,
hele ki güzel söylenirse... İşte şimdi zamanı; önceki sene genç yaşta yitirdiğimiz İzmirli şair
Didem Madak'ı anarak; "Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım!" şiirinin, güzelim son dizeleriyle bitirelim yazıyı:
"... Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım. Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum. Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz? Bir gül, bir güle derdi ki görse Yalan söylüyorum Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım."