Kulakları çınlasın… Bir önceki Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, ortak akıl diye diye görev süresini tamamladı. Göremedi hayalini kurduğu günleri... Görecek gibi de görünmüyor. 'Kentin değerleri' diyoruz, markalarından söz ediyoruz.
Ne hikmet ise bir türlü kentin dinamiklerini bir araya getiremiyoruz.
Markalaşmaktan söz edip markalarımızı unutuyoruz. Markalaşmaya karşı değilim.
Aksine markaların başkenti olmamız gerektiğini hep söylüyorum.
Ankara siyasi başkentliliğin yanında tüm sektörlerin başkenti olma potansiyeline sahip.
Bilişimden eğitime, sağlıktan turizme, ekonomiden iş dünyasına, spordan bilime… Tek eksiğimiz ortak akıl, birliktelik… Senkronize olabilmek… Bir de mevcut değerlere ve markalara sahip çıkmak…
***
Şehirlere kent kimliği kazandıran meydanlar kadar o kente en büyük değer katan spor kulüpleridir. Bu bağlamda 105 yıllık Ankaragücü çınarından söz etmek istiyorum. Süper Lig'de üst sıralara oynayan bir Ankaragücü'nün kente katacağı dinamizmi hayal edin. Avrupa liglerinde var olan bir Ankaragücü'nü düşünün… Anadolu kentlerinde ortak değerdir şehrin takımı. Başkentin ortak değeri de Ankaragücü'dür. Sokakta karşılı olan, tribünde taraftar kitlelerine sahip tek takımımızdır. Hal böyle olunca Ankaragücü'ne sahip çıkmanın ötesinde başka hesaplar olmamalı.
***
Ankaragücü Kulübü Başkanı Mehmet Yiğiner son dönem yaşadıklarını anlattı. Yalnız kaldıklarından söz etti. Her kulüpte olduğu gibi parasızlıktan yakındı.
Ve ekledi… Verilen sözler hep unutuluyor. El avuç açmak yerine kulübü profesyonel gelir kalemlerine kavuşturmalı.
Ankara bu ülkenin zengin şehirlerinden biridir.
Hem ekonomik hem insan gücü ve entelektüel birikim anlamında… Değerlerine ve markalarına sahip çıkacak güçtedir. Yeter ki ortak akıl dediğimiz birlikteliği sağlayabilelim. Geçmiş yaşanmışlıkları geleceği aydınlatsın diye hatırlayalım.
Kavga ve tartışmaların kaynağı olmasın. Ne yaparsak yapalım, aşk ile yapalım…
***
Ankara marka şehir ve
markaların başkenti olacaksa buna
Melih Gökçek öncülük etmelidir.
Büyükşehir'in içinde olmadığı programların bir ayağı hep eksiktir.
Kulaklarımızın çınladığı sürecin ötesine geçelim…