Küçükken öptüğüm elleri, aldığım harçlıkları özlüyorum. O kadar çok şey özlüyoruz ki... Tıpkı eski bayramlar gibi. Eski yaşanmışlıklar misali. Ne eskiyi yeniye ne de geçmişi günümüze taşıyamıyoruz... Yozlaşan bir sürecin günümüze taşıdıkları ile yeti- niyoruz. Bayramı yaşatmanın özlemleri günümüze taşımanın temel direği olan Sıla-i Rahmi... Yeni adresler tatil beldeleri... Günümüz koşullarında söylem var eylem yok. Özleriz ama özlediklerimizi yapmayız. Özlüyoruz dediklerimize ulaşmayı denemeyin. Sosyal medya dedikleri görsel hafızanın belleği olan unsura bir göz atayım istedim... Paylaşımları incelemek, kim neyi ne kadar özlemiş ona bir bakmak istedim... Ya özlemişlikten kaçış ya da yaşam koşullarının günümüze yansımaları... Avrupa turları, tatil beldeleri bayramların kutlandığı yeni adresler olmuş... Sitemim yok... Kırgınlığım hiç yok... Halen köyüne koşan, ata yurdunu bayram mekanı seçenler de azımsanmayacak kadar mevcuttu... Geçmişe yolculuk etmek isteyenler geçmişin izlerinin peşindeydi. Sosyal medyada onları da takip etme fırsatı buldum... Ben özlediklerimi yaşadım... El öptüm, ziyaretler yaptım. Harçlık almadım ama harçlık verdim... Hem sevindim hem de sevindirdim...
Söz özlemekten açılmışken, Ankara'nın bayram havasından da söz etmeli... Hani sabah saatleri ve akşam mesai çıkışlarında oluşan kısmi trafikten yoksun... Hatta otopark sorunu yaşanmayan... Ne Fatih Köprüsü ne de 1011 Kavşağı'ndaki yoğunluktan eser yoktu... Bugün mü? Başlayan mesai... Ücretsiz yol boyu otoparklarının keşmekeşliği daha fazla hissedilecek... Bir soruna çözüm getirirken yenilerine yol açacak sonuçlardan kaçınmalı... Deneyelim bir görelim mantığından uzak olmalı... Denenip çözüme kavuşturulmuş birçok örnek varken yeni sorunları doğuracak başıboşluğa çok fazla müsaade edilmemeli... Her boşluk yeni canavarların doğumuna zemin hazırlar... İnsan unsurunun olduğu her yerde sorun olması doğaldır... Doğaldır da... Bir türlü olmasını istemediklerimizi yapmaktan geri durmayız... Hayata dair ne kadar az sorun çıkarır ne kadar çözüm odaklı olursak, o kadar toplumsal sorunu aza indirgemiş oluruz... Hep çözümü sisteme ve kolluk kuvvetlerine de bırakmamak gerekir...
Toplumsal hafızamızın unutkanlığını da göz önünde bulundurmalı... Unuttuklarımız ancak yeni yaşanmışlıkla hatırlanıyor.
Hem kente dair hem de kendimize dair bir yazı olsun... Ben mi ne yaptım? Her bayramda olduğu gibi köyüme koşanlardanım... Geçmişte özlediklerime ulaşanlardanım... Çocukluk arkadaşlarımdan tutun yaşadığım coğrafyanın hatıralarını kendi çocuklarımla tanıştırdım... Hem güldük hem hüzünlendik... Çocukluğumun, gençlik yıllarımın Türkiye'sini oğullarım Emre ve Eren'in tanıklarından dinlemesini sağladım... Biraz yaşanmışlık, yokluk yılları, hayaller... Biraz koalisyon dönemlerinin sonuçlarını ak sakallı büyüklerimizin anlattıklarından dinlediler...
İşte size bayram güzergahım; Bolu, Düzce, Kaynaşlı, Hendek, Çatalçam Köyü... Bayram namazı hep birlikte Bolu'da... Cuma namazı için köyümüz... Mezar ziyaretleri... Büyük ziyaretleri... El öpmeler, hasret gidermeler... Yaşamıma tanıklık eden topraklarla buluşmanın mutluluğu... Sonuç mu? Güzel ve özlemini duyduğumuz hani nerde dediğimiz bayramın ta kendisi... Biraz siyaset demiştim ya... Ona da değinmeden geçmeyeyim... Hayatın ta içindeki gerçek. Bir 'pişmanlık' söz konusu.. 'Biz ne yaptık' ın yansımaları var sahada... Koalisyon kurulma çalışmaları bir taraftan süre dursun... Seçmen vazgeçtiklerine geri dönme eyleminde...
Nerede kalmıştık?
Sağlık ve mutluluk dolu bayram tadında güzel bir hafta olsun...