Ne acının tarifi var ne de yaşananların… Soma'da patlayan sadece trafo değil, yüreklerdeki duygu. Biz haberciler bu gibi durumlarda huzursuzluğu iki kat yaşarız. Bir tarafta yaşananlar, diğer tarafta kamuoyuna karşı sorumluluklarımız. Dün güne şiddetli bir başağrısı ve hüzünle başladım. İlk haber toplantı saatinde güne 'nasılsınız?' sorusuyla başlıyordum. Mini bir hal hatırdan sonra yaşanmışlıkların dip notlarını paylaşırız karşılıklı.
Dün ne bu soruyu sorabildim, ne de hal hatır. Tüm ekip arkadaşlarımla birlikte toplantı masamızın üzerine kocaman bir 'acı ve hüzün' oturmuştu. Daha ne söylenebilir ne yazılabilirdi ki? Tüm hüzne ve gözyaşına rağmen devam eden hayat için SABAH Ankara'nın hazırlığı başlatılmalıydı.
Ne bu 'acı'ya ne de 'hüzne' kayıtsız kalabilirdik. Başkent'teki Soma seferberliğini tüm detaylarıyla sayfalarımıza taşıyıp acıya ortak olmak istedik. Biliyorduk ki bu acının yüreğe sığar tarafı yok. Dün bu gazete iki gözü iki çeşme gözyaşları arasında hazırlandı. Sessiz film oynarcasına… Bu acının tarifi yok. Tüm Türkiye Soma için ağlıyor. Kaybettiklerimize rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Tarifi mümkün olmayan bu acıyı yüreğine hapsetmek zorunda kalanlara sabır temenni ediyorum.
Mekanınız cennet olsun…