Canım sıkkın. Keyfim kaçık. Günlerdir bir patırtıdır gidiyor. Taksim Gezi Parkı'nda bir kaç ağacın yer değiştirmesiyle başlayan eylemin faturasını hep birlikte ödüyoruz. Üzerimde oluşturduğu travmayı atmaya çalı- şıyorum. Bu yaşananları ülkem hak etmiyor.
Dünyada bozulan imajımız, Ankara'da verilen zarar ve bizlerin içine düştüğü durum ortada... Kızılay esnafı perişan, vatandaş takırtılardan şikayetçi, evdeki bebeler korku içinde, rahatsız olan hastalar malum... Birçoğu da neyin eylemini yaptıklarını da bilmiyor... Bir kaç ağaç için başlatılan eylem 'Başbakanı istemiyoruz'a getirildi. Bunun yolu da yordamı da bu değil. Hani demokratik hakkınızdan bahsediyorsunuz ya... Peki benim bu demokraside hiç mi hakkım yok? Günlerdir verilen zarardan çıkacak faturaya ortak olmak istemiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim şekli belli. Kanun ve adalet hepimiz için. Öyleyse Cumhuriyet savcılarına sesleniyorum. Bu yaşananlardan şikayetçiyim. Kim ne hak talebinde bulunuyorsa. Benim de haklarımın koruyucusu olmalı. Allah aşkına bu neyin direnişi? Bu neyin eylemi? Hiç bir hak talebi bu yapılanları haklı kılamaz...
Burası 76 milyonluk bir ülke. Bilinmeli ki bu ülke için atan daha nice milyon yürekler var. Ortadoğu'da, Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Afrika'da yüreği bizimle çarpan milyonlar... Tüm fırtınaya rağmen yel, kayadan bir şey koparmıyor beyler... Sadece tozunu alıyor... Alınan toz kayayı dimdik tuttuğu gibi cilalayıp yeniden parlatıyor. Bu takırtılarınızın kime yaradığına da bir bakın. Bu iş eylemin dışına çıkıp benim hak ve hukukuma tecavüze girmiştir. Rahatsız ettiklerinizi hiç düşündünüz mü? Yazık... Hem de çok yazık... Bu ülkenin sinerjisini günlerdir 3-5 ağaca bağladınız. Ya çözün ya da çözülün... Sıkıldım eylemlerden... Sıkılanların da hakkı olduğunu unutmayın lütfen...
Yaşananlara dönüp bir bakmak lazım. Baktıysanız sözüme geldiğinizi göreceksiniz...
Sağlık, mutluluk ve patırtısız bir hafta diliyorum...