İnşaat filmini gördüm. Filmden aklımda kalan en önemli şey oyunculuk. Emre Kınay'ın, Şevket Çoruh'un, Şeyhsuvar Aktaş'ın, daha ufak bir rolde olmasına rağmen özellikle de Binnur Kaya'nın oyunculuğu muhteşem. İnşaat, tek mekanda geçen, küçük bütçeli bağımsız film izlenimi veren bir çalışma. Oysa bir buçuk milyon dolar harcanmış. Aklıma New York'da Hi-8 formatla çektiğimiz 400-500 dolar bütçeli kısa öğrenci filmleri geldi. Bir anımı nakledeyim istedim. Maksat bayram tatilinde neşemizi bulalım.
İLK SANAT FİLMİM
Yıl 1995. New York'tayız. Sinema okulunun birinci yılını bitirmek için, herkes bir arkadaşının senaryosunu alıp film haline getiriyor. Heves içindeyiz. Türkiye'de binlerce dolar dökülen dizi projelerinde bile oyuncular göz kararı bulunurken, biz 7-8 dakikalık entipüften, çoluk çocuğun doğumgünü videosundan hallice filmler için, günler süren oyuncu seçmeleri yapıyoruz! Zannedersin ki eserimizle Cannes Film Festivali'ne katılacağız. Bu esnada New York'daki oyunculuk ortamından da bahsetmek lazım. New York'da her iki kişiden biri oyuncudur! Sadece ünlü ve zengin olana kadar taksicilik, garsonluk, sekreterlik, satış elemanlığı falan yapmaktadırlar. İşte bu oyuncu olmayı kafaya koymuş güruhtan her gün onlarcası okulda önceden ayarladığımız sınıfa geliyor. Ben, senaryo yazarı arkadaşım, prodüktörüm (yani etrafta koşturup ekibe yemek memek yapacak olan Shari!) bir masanın arkasına, 'popstar' jürisi gibi sıra sıra oturmuşuz. Bir yandan video kamera açık, adayları eliyoruz. Tiyatro öğrencileri, ev kadınları, Broadway'de küçük rolleri olan dansçı kızlar, garsonluk yapan oyuncu adayları, öğretmenlik yapan oyuncu adayları, hırstan kuduran oyuncu adayları, sadece eğlenmek ve ikram ettiğimiz kurabiyeyle kahve için gelen oyuncu adayları... Hatta Sharon Stone ve Robert de Niro'lu "Casino" filminde basbayağı orta büyüklükte rolü olan, gerçek hayatta ufak çapta harbiden mafya bir oyuncu amca (ki ahbaplığımız sayesinde Little Italy mahallesinde, ismini vererek bedava pizzalar yemişliğimiz vardır!) bile seçmelerimize katılmış. Bize "reddedemeyeceğimiz bir teklif" yapınca (hayat boyu bedava İtalyan yemeği!), benim filmimde değil, ama Shari'nin yönettiği filmde başrol vermişiz! Yaa, işte film dünyasının perde arkası ve mafya bağlantıları! Her neyse... Benim filmimin başrolünde 20'lerinin ortalarında bir genç adam var. Aşkı ve dağılmış ailesi arasında kalmış. Gerzekliğe bak sen! Elinde yedi dakika falan var. Anlat hoş, eğlenceli bir hikaye, değil mi? Yok! Film öğrencisisin ya, illa derin mesajlar, manalar vermek, sanat yapmak, Godard'ın tekniklerinden yürütüp araya sinema konusunda fikirler sokuşturmak falan lazım.
BÜYÜK YETENEK: GREG
Yirmiye yakın oyuncu denedik. Sonunda New Jersey'li tiyatro öğrencisi Greg'de karar kıldık. Uzun boylu, yakışıklı, aynı zamanda yüzünde acıklı, masum bir ifade olan, hatta lüzumundan fazla saf görünen, doğal oynayan Greg'de. Karşısında, sevgilisi rolünde, Fashion Cafe'de garsonluk yapan Erica. Bir lise basketbol koçundan baba, İrlandalı öğretmenden anne oldu. Birkaç gün çektik filmi. En son hatırladığım, bir arkadaşımın geniş banyosuna anneyle babayı balo kıyafetleriyle sokup, küvette, çocuğun mutluluğu üzerine satranç oynadıkları, inanılmayacak kadar özenti, güya sembolik, gerçek üstü sahnemdi! Tam dayaklıkmışım. Her neyse... Greg'in gerçekten başarılı oyunculuğuyla derli toplu bir iş oldu. Sanat filmimi montajladım, dersten geçtim, falan filan. Aradan yıllar geçti. Türkiye'ye dönmüşüm, elimde kumanda, gecenin bir yarısı kanalları geziyorum. Aniden yerimden hopladım! Ekrandaki bizim Greg'di! Meşhur mu olmuştu ki? Sağ alt köşedeki kırmızı noktayı görünce jeton düştü. Durduğum kanalda, haftasonları geç saatlerde erotik filmler gösteriliyordu ve Greg de bunlardan birinin başrolündeydi. İlgiyle seyrettim! Neyse ki sanat eserimin oyuncusu, aktivitelere bizzat katılmak yerine daha çok, gözlemci, bir nevi denetçi rolündeydi. Evin genç ve salak üvey oğlunu oynuyordu ve en kırmızı noktalı sahnelerde rol alması için değil, daha çok oyun gücüyle filmin kalitesini yükseltip, bir hikayesi olduğunu vurgulamak için kadroya dahil edilmişti. Zannederim hatırı sayılır bir para karşılığı, bizim "sanatsal" Greg, bir nevi porno yıldızı olmuştu! "Ülkemizde sinemanın durumu" falan filan diye şikayet edip duruyoruz ya. Türkiye'deki oyuncu adayları kendilerini çok şanslı saymalılar. Hem de çook.