Dünyanın değişmez kuralıdır; rant olan yerde mafya da vardır. Spor bahisleri konusunda biz daha yeni bir ülkeyiz. Yıllar önce seyrettiğimiz Amerikan filmlerinde zaten bahislerin nasıl kurulduğunu, karakterli boksörlerin yenilmeyi önce kabul edip, sonra ailelerini rehin alan mafya üyelerinden nasıl intikam aldıklarını görüyorduk.
Türkiye'de bu düzen birkaç "çetecik" dışında gövdelenemedi. Tiynetsiz bir-iki oyuncu dışında da özellikle Süper Lig düzeyinde temiz maçlar oynandı.
Ama Futbol Federasyonu'nun ve Savcıların bahisten de öte, özellikle ikinci lig kulüplerine musallat olan mafyacıklara dikkat etmesi gerekiyor.
Bu kulüpler İddaa'dan aldıkları isim hakkı ile yaşayabiliyorlar. Yılda 1 milyon liraya yaklaşan bu gelirin peşine düşen mafyacıkların, kulüpleri ele geçirdiklerini, kendilerini başkan seçtirdiklerini, oyunculara paralarını ödemediklerini ve bu paraları rantta çevirdiklerini tüm Futbol Dünyası biliyor.
Süper Lig'de de çok büyük bonservis bedelleri ile olmayacak oyuncuların, ikinci sınıf liglerden Türkiye'ye geldiklerini görüyoruz, yazıyoruz.
Bunun hesabını kimse soramıyor. Çünkü rakamlar göreceli... Sizin bir lira vermeyeceğiniz oyuncuya, bir başkası çıkartıp milyon Euro'lar sayabiliyor.
BU KONU DİKKATE ALINMALI
Kulüplerin bu türlü soyulduklarını, özellikle menajerlerin bu tip yöneticilerle temasa geçip, istedikleri gibi rakamlarla oynadıklarını biliyoruz. Bir anda satış fiyatlarının iki katına Türkiye'ye gelmiş yabancı oyuncuları düşünün. İsim yazmak istemiyorum ama bahis şikesi ile şirketleri soyanlar dışında, kendi kulüplerini ketenpereye getirenler de var Türkiye'de...
Kongre rekabetinin bittiği kulüplerin özellikle gözlem altına alınması, kongre üyelerinin bu konularda hassas davranması gerekiyor.