Ağır antrenmanlarla başlayan sezonun peşi sıra gelen hazırlık maçlarının sonuçlarını hep bir kenara koymaktan yanayım. Oyuncuların maç performanslarını da yorumlara katmak aldatıcı olacaktır. Çünkü idman yorgunluğu, forma rekabetinin verdiği ön plana çıkma çabaları veya tam aksine formayı kapmak adına farklı olup, garantiyi yakaladıktan sonra yine eskiye dönmek, hep oyuncuların doğasında vardır.
Daum'un gelişi ile birlikte, geçmiş üç senedeki farklıları analiz etmeye çalışmak en doğrusu. Nürnberg ile yapılan maçı da böyle değerlendirmek lazım. Felsefeye baktığımızda Aragones'in duran; bekleyen oyuncularının yerine, isteyen; arayan ve mücadele edenler var. Bir an önce rakip sahaya geçme düşüncesini her antrenmanda takıma işliyor Daum. Zico ve Aragones ise "sabır" ve "bol pas" istiyordu. Bu bir geçiş dönemi ve dikine oynamaya çalışmanın getirdiği müthiş top kaybı da bu taktik isteğin en büyük handikapı.
Tandemin yeniden oluşması, Bilica ile Önder'in (sonrasında Bekir'in) pozisyon ve hamle yanlışlarını beraberinde getiriyor. İlk yarıda atılan iki golün defansın hatasından olduğu doğru. Bu hatayı Emre; Alex; Semih üçlüsünün baskısı getirdi..
TAKIM SAVAŞIYOR MU?
En çok üstünde durulması gereken nokta ise Daum'un kanat akınları üzerinde ısrarla durmasına rağmen, sahada bunu arzulayan ve gerçekleştiren düşüncenin olmaması. Takım savaşıyor mu? Evet... Ama bunu bilerek değil, içgüdüleri ile yapıyorlar. Felsefede yakalanan değişim, henüz eski alışkanlıkları domine edecek güçte değil.