Pazartesi günü 6 Pas programındayken, RTÜK Başkanı Zahid Akman bağlandı. Akman, Ahmet Çakar'ın yorumlarındaki genellemelerinin ve insanların hedef haline getirilmesinin yanlış olduğunu vurguladı. Telefon kapandığında Çakar, "Sansüre uğradığımı hissediyorum" dedi. Haklıydı.
Ahmet Hoca ile iki yıldır yan yana oturuyorum. Her sene sivri hitaplarını daha törpüleyen ve yumuşayan yorumlarla eleştiri getirmeye çalışan trend içinde. İki yıl boyunca çok daha sert yorumlar yaptığı programlar oldu. Ama RTÜK'ten hiç uyarı almadık, "Yorumlarınıza dikkat edin" denmedi. Kurumun başkanı yine Akman'dı.
Televizyonlarda bir çok spor programı var. Bunun nedeni söyleneceklerin farklılıklar taşıması. Yoksa pazar akşamı herkes işini bitirir, televizyonda kanal değiştirmezdi. Bir maçı, hakemi, futbolcuyu veya teknik adamı yorumlarken bence hakaret etmemek esastır. Yazdıklarınızın veya söylediklerinizin hesabını gerektiğinde çok sert soran bir kitleye karşı bunları yapıyoruz. Bu nedenle yorumlarımızın kimse tarafından manipüle edilmesine izin veremeyiz. O zaman farklılığımızı kaybederiz.
Zahid Akman'ın görüşleri kendine göre doğruluk taşıyabilir. Ama karşı tarafa da saygı duymak zorundadır. Bugün eleştiriler karşısında kendini savunmayacak tek kişi yoktur. Televizyonlar da, gazeteler de açıklama yapmak isteyenin önüne fırsatı koyarlar. Yine hakarete uğradığını hissedenler mahkemeye gitmek gibi bir olanağa da sahiplerdir. Hakemler kendilerini savunamıyorlarsa, bağlı oldukları MHK bunu yapabilir.
BÜYÜK KALAMAYAN DÜŞER
Ve bugün hakemleri (Demirlek olayında olduğu gibi) en iyi savunan ve hakkını arayan yine Ahmet Çakar veya spor basınıdır. Kendi kurumları değil.
Derneğimiz (TSYD), Çakar'ı mahkemeye verdi. Bize "Terbiyesiz" dediği için. Bugün biz Ahmet Çakar'ı savunuyoruz. Düşündüğünü söyleyebilmesi için. Futbol camiasının eleğindeki delikler küçüktür. Kimse merak etmesin; büyük kalamayan, aşağıya düşer.