Rusya, 2015'te devrik diktatör Beşar Esad'ın talebi üzerine Suriye'ye asker gönderirken üç jeopolitik kriteri baz aldı. İlki 2014'te Kırım'ın ilhakından dolayı Batı'nın uyguladığı izolasyonu aşmaktı. Aştı. İkincisi Suriye'yi katalizör olarak kullanıp SSCB'nin dağılmasından sonra Ortadoğu'daki azalan Rus nüfuzunu yeniden artırmaktı. Artırdı.
Üçüncüsü de DEAŞ'a karşı Batı ile aynı cephede yer alarak Ortadoğu'daki Hıristiyanların koruyucusu rolünü üstlenmek ve Rusya'yı Batı'ya Hıristiyan değerlerinin son kalesi olarak sunmaktı. Sundu.
Rusya, üç stratejik hedefine de ulaştı. Fakat Esad'ın devrilmesi bu başarılara gölge düşürüyor. Ancak Kremlin'in bu prestijkaybını avantaja dönüştürecek imkânlara da sahip olduğunu unutmayalım.
Zira başından beri Rusya'nın Suriye'ye müdahalesi Ukrayna ile bağlantılıydı. Kremlin, Kiev'deki Maidan protestolarını 2010'daki Arap Baharı'nın ve 2000'lerde Sovyet sonrası ülkeleri sarsan 'renkli devrimler'in uzantısı olarak algıladı.
***
Batı'nın Rusya'yı kuşatmayı planladığına inanan Putin, Suriye'ye müdahaleyi DEAŞ ile savaşa endeksleyerek üzerindeki baskıyı azaltmayı hedefledi. Amacına da ulaştı. Suriye'ye müdahaleden sonra
Türkiye, Körfez ülkeleri, Avrupa ve ABD,
Kırım'ın ilhakından sonra
ilk kez Rusya ile askeri iletişim kanalları kurdu.
Rusya
Esad'a S-300 füzeleri teslim etti. İlişkilerini derinleştirdiği
İran'a da S-300'lerden sattı. Rusya'nın Suriye ve İran'a askeri desteği bölgedeki
Sünni devletler ve
Körfez ülkeleriyle çatışmaya dönüşmedi. Uçak krizine rağmen
Türkiye ile stratejik ilişkiler bozulmadı. Bize
S-400'leri sattı.
Putin,
15 Temmuz'da Erdoğan'ın arkasında durdu. Nükleer santral ve yeni enerji anlaşmaları imzalandı.
Mısır, Katar, Yemen, Irak ve BAE ile stratejik ilişkiler geliştiren Putin,
Suudi Arabistan ile petrol politikalarında Batı'ya karşı ortak strateji izleyecek kadar yakınlaştı.
Hatta Suriye katalizörü ile Rusya'nın nüfuzu
Ortadoğu'nun ötesine de uzandı.
Afrika, Orta Asya, Latin Amerika ve Afrika'da Batılı ülkelerin
siyasi ve ekonomik tacizine maruz kalan ülkelerin
güvenlik tedarikçisi oldu.
***
Ukrayna savaşı ile birlikte Putin elde ettiği prestiji
Batı merkezli dünyaya karşı bir manivela olarak da kullandı. Çin, Hindistan, Vietnam, Brezilya, Türkiye, G.
Afrika gibi ülkeler
Batı'nın Rusya'ya uyguladığı yaptırımları tanımadı. BRICS küresel cazibe merkezine dönüştü.
Ancak savaş kazandırdığı Esad'ın Suriye'de barışı kaybederek Rusya'nın küresel jeopolitik kazanımlarını tehlikeye attığını gören
Putin, Şam düşmeden tedbirlerini almaya başladı. Bunu da
Türkiye ile koordineli hareket ederek yaptı.
Bu hamlelerle Suriye'nin Rusya için ikinci Afganistan olmasını önlemeye çalıştı. Bir yere kadar başardı da.
Çünkü Halep alınır alınmaz
Rus TV'leri HTŞ'yi terör örgütü olarak adlandırmayı bıraktı. Şam düştükten sonra da Rus
elçiliğine muhaliflerin bayrağı çekildi.
Yani İran gibi ideolojik davranmıyor. Önceliğini
bölgesel ve küresel jeopolitik dengelere veriyor.
Bu yüzden Suriye'deki geçici hükümet ile Rusya yeni dönemde de ilişkilerin süreceğini açıkladı.
Dolayısıyla Rusya'nın yeni dönemde de
askeri üslerini koruyacağı görülüyor.
Hâsılı kelam büyük resme bakınca
Baas rejiminin yol açtığı stratejik yükten kurtulan Rusya bütün dikkatini bundan
sonra Ukrayna cephesine ve Türkiye ile ilişkilerini
derinleştirmeye verecektir.
Kuşku yok ki Rusya ve Türkiye'nin yakaladığı
stratejik ahenk yeni Suriye başta olmak üzere hemen her alandaki ilişkilere daha da güç katacaktır.