Modern ulus devletlerin kronik sorunu, iç ve dış güçlere karşı verdikleri savaşları kazandıkları hâlde elde ettikleri barışı kaybedip yıkılmaları ya da zayıflayıp emperyalist hegemonyanın vesayeti altına girmeleridir.
Bunun en somut ve aktüel örneği Suriye'deki Baas rejiminin hızlı ve ani çöküşüdür. On yıllardır İran, Rus, İsrail, Körfez ve Amerikan çıkarlarının farklı kombinasyonları arasında bir çatışma bazen de işbirliği arenası hâline gelen Suriye'deki Esad rejimi, kendisine "Astana Süreci"nde altın tepside sunulan ateşkes ve barış fırsatını tepmenin yol açtığı tektonik sarsıntıyla tuzla buz oldu.
Hatta aniden buharlaştı rejim. Bu bize hayli olağandışı gelse de tarih açısından oldukça sıradan vakalardan biridir. Siyaset tarihi bu tür devlet, rejim ve imparatorlukların aniden yok oluşuyla dolu. Unutmayalım ki geçmişin trajik paradokslarından biri de her barışın öncesini aratacak kadar kötüleşebilmesidir.
Fakat Türkiye'nin başat rol oynayacağı yeni Suriye'de elde edilen barışın kalıcı istikrara, uzlaşı ve bütünleşmeye yol açacağından eminiz. Bu nedenle "Pentagon Türkleri ve Kürtleri" diyebileceğimiz kimi Siyonist- Evanjelik lobilerin güdümündeki analizcilerin "Suriye yakın zamanda bir Türk bataklığına dönüşecek" yönündeki propagandaları boş çıkacak.
***
Bu kirli hedefe ulaşmak için Siyonist Türk ve Kürtlerden oluşan kurşun askerlerini şimdiden seferber etmiş hâldeler. Daha hükümet kurulmadan kaosa yol açmanın gayreti içindeler.***
Türkiye'den rahatsız olan kesimleri biliyoruz. Siyonist çevreler ile Pentagon Türkleri ve Kürtleri dışında kimsenin Ankara'dan yana bir endişesi yok. Zira Türkiye'nin Suriye'deki mevcudiyeti sadece terör örgütleriyle kirli hedeflerine ulaşmak isteyen emperyalist odakların palanlarını altüst ediyor. Bu nedenle kıvranıyorlar.