Yaptığı hamlelerle bölgesel ve küresel dengelere yeniden format atan Türkiye sadece Suriye'deki halk devriminde değil devrim sonrası geçiş ve inşa sürecinde de en belirleyici aktör konumunda. Nitekim Suriye'nin geleceğine dair diplomasinin merkezinde yine Türkiye var.
Dolayısıyla dün Ürdün'ün Akabe kentindeki zirvede yanına dost ülke Katar'ı da alan Türkiye bir bakıma yeni Suriye'nin temsilcisi olarak hareket etti.
Sayın Hakan Fidan, Arap Birliği ülkelerinin yanı sıra BM, ABD ve AB'nin de katıldığı zirvede Suriye'nin birliği, toprak bütünlüğü, egemenliği, istikrarı ve ülkenin terör örgütlerinden arındırılması gibi temel taleplerimizin altını bir kez daha çizdi.
Türkiye ile Katar bundan sonraki uluslararası zirvelerde de yeni Suriye yönetiminin diplomatik kazanımları için önemli roller üstlenecek.
Çünkü iki ülke de Suriye'deki yeni yönetimle daha muhalefet oldukları dönemden bu yana çok yakın ve stratejik ilişkilere sahip.
Haliyle Ankara ve Doha, Akabe'de yaptıkları hamleyi uluslararası tüm platformlara da taşıyacak.
***
Unutmayalım ki Şam düşmeden bir gün önce
Esad'ın kalemi 7 Aralık'ta Dışişleri Bakanı
Hakan Fidan'ın katıldığı
Doha Zirvesi'nde kırılmıştı. Bu gerçeği o gün
Katar Emiri Es-Sani de tıpkı
Sayın Erdoğan gibi 'Esad fırsatı kaçırdı' sözleriyle vurgulamıştı.
Sayın Fidan da Doha'daki görüşmelerin bazı detaylarını vermeye başladı. Fidan, Doha'da Rus ve İranlı bakanları ikna edip '
rejimin muhaliflere karşı hava saldırılarını nasıl önlediklerini' aktardı.
Ayrıca Fidan, Türkiye'nin kararlılığını gören
Rus ve İranlı bakanların Esad'a telefon ettiğini ve bu telefondan sonra Esad'ın ülkeyi terk etme kararı aldığı bilgisini de paylaştı. Haliyle Suriye'deki halk devriminde
Türkiye'nin oynadığı tarihi rol böylece tescillenmiş oluyor.
Üç gün önce de Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı
Sayın İbrahim Kalın Şam'daydı. Emevi Camii'nde namaz kıldı. Ardından Esad'ı deviren Heyet Tahrir'üş Şam'ın (HTŞ) lideri
Muhammed Golani'nin sürdüğü araba ile camiden ayrıldı.
***
Arabadaki Kalın-Golani karesi tarihiydi. Zira bu
stratejik kare, Türkiye'nin yeni Suriye yönetiminin ana
destekçisi, hamisi ve rehberi konumunu daha da kuvvetlendiren dünyaya verilmiş güçlü bir mesajdı.
Zaten Sayın Erdoğan'ın talimatıyla harekete geçen
Fidan ve Kalın ikilisi, Suriye'deki tarihi devrimin arkasındaki beyinler olarak görülüyordu. Bu kareyle bu kanı da böylece doğrulanmış oldu.
Sayın Kalın'dan sonra Katar'dan bir heyetin de Şam'a gitmesi bekleniyor. Çünkü Katar ile Türkiye, özellikle
iki konuda Suriye'deki
yeni yönetimin adeta can damarı konumunda. İlki Türkiye'nin yeni yönetimin
diplomatik engelleri aşarak uluslararası tanınmasını sağlayacak süreci idare etmesinden
kaynaklanıyor.
İkincisi de Suriye'de
sorunsuz dönüşümü güvence altına almak ve
devlet aygıtlarının çöküşünü önlemek için
Türkiye ile Katar, HTŞ liderliğindeki geçici
hükümete her tür
siyasi, ekonomik ve bürokratik desteği sağlıyor.
İşte bu nedenle Türkiye, yalnız
Esad'ı deviren halk devrimindeki rolüyle değil
geçiş sürecindeki hükümete sunduğu imkânlarla
da Suriye'nin geleceğinde en kilit aktör
olacağını dost ve düşman herkese gösteriyor.
Zira Türkiye'nin ana stratejisi yeni Suriye'nin
bölgesel ve küresel hedeflerimizle uyumlu olmasıdır. Dolayısıyla Suriye'nin geleceği için verilen çetin mücadele daha yeni başlıyor.