ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın azılı siyonistlerden kurduğu kabine ile iyice gaza gelen soykırımcı İsrail rejiminin Ortadoğu fantezileri sınır tanımıyor.
Zafer sarhoşluğuna kapılan İsrail tüm bölgeyi katı ve kaba askeri güçle yeniden şekillendirme planları yapıyor.
Oysa bazı muharebelerde üstün gelmenin savaşı kazanmaya yetmeyeceğini acı şekilde öğrenecekler.
Her şeye gücünün yettiğine inanan bir halisünasyonun pençesindeki İsrail, Gazze ve Lübnan'dan sonra bölgeye yönelik orta ve uzun vadeli hedeflerini artık açıkça dile getiriyor.
Bu nedenle olsa gerek İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Ortadoğu'yu yeniden dizayna girişen eski ABD Başkanı George W. Bush'un kullandığı 'şeytan üçgeni' retoriğini yeniden tedavüle soktu.
Bu söylem benzerliği bir tesadüf değil. İktidarı önce dilde kurmaya inanan siyonistler, Amerikalı neo-conların yarım kalan Büyük Ortadoğu Projesi'ni tamamlayacaklarına inanıyor.
***
Bu da bize İsrail'in hedefinin
Hamas ile Hizbullah'ı ortadan kaldırarak
Filistin'i tamamen ilhak etmenin, Lübnan'ı işgal edip İran'ı vesayet altına almanın çok ötesine uzandığını gösteriyor.
İsrail kendini bir
Mesih diye sunuyor. Tam bir Mesihçi haletiruhiye ile hareket ediyor. Kendini hem Lübnan halkının hem İran halkının
hem Kürlerin hem de Dürzülerin kurtarıcısı olarak görüyor.
Vahşetini
'iyiye karşı kötünün savaşı' diye
lanse ediyor. Ancak 'barbarlara
karşı savaşan
medeni İsrail' hokkabazlığı
artık tutmuyor.
Ayaklanan küresel vicdan ve
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) aldığı karar, İsrail'in
Ortadoğu ülkelerine dair sömürgeci, işgalci ve ırkçı hayallerinin kâbusa dönüşme ihtimalini giiderek artırıyor.
Nitekim İsrail rejimi,
Batı Şeria'daki
'idari gözaltı' adı altında Filistinlilere yönelik estirdiği terör ve şiddet stratejisini UCM'nin kararından sonra askıya aldı.
***
Yeni süreçte başını
Türkiye ve Körfez ülkelerinin çektiği aktörler İsrail'i askeri ve ekonomik ambargo ile nefessiz bırakabilir. Bazı Batılı ülkelerle
'Küresel Güney'in de destek vereceği bu hamle kuşku yok ki
Rusya veya İran'a uygulanan ambargolardan çok daha etkili olacaktır.
Çünkü
İsrail, Batı'ya oldukça bağımlı küçük bir ülke. Özellikle
Körfez'deki aktörlerin devreye
girmesi
dengeleri değiştirecektir.
Zira sadece Trump ve ailesi için değil aynı zamanda onun etrafındaki isimlerle diğer Batılı siyasiler için de
Körfez lobisi en kazançlı emeklilik kapısıdır.
Ne var ki Körfez ülkeleri artık
çantada keklik değil. İran konusunda Körfez ülkeleri şu an Trump'ın 2017'deki döneminden farklı bir konumda.
ABD liderliğinin kararsızlığı
Körfez ülkelerinin küresel ağlarını ve ortaklıklarını etkili bir şekilde çeşitlendirmesine neden oldu.
Körfez bugün ABD ve İsrail'e artık daha az bağımlı. Dolayısıyla yeni dönemde diğer etkenler yanında Körfez lobisinin gücü,
Trump'ın İsrail'e desteğini frenleyecek en etkili silahlardan biri olarak çıkacaktır karşımıza.
Diğerleri bir yana sırf bu faktör bile
kendini ilah gören İsrail'in bütün bölgesel fantezilerini kâbusa çevirecektir.