Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Trump paradoksu

Sesli dinlemek için tıklayınız.

5 Kasım'daki seçimlerden zaferle çıkan Donald Trump'ın A takımını Çin ve İran düşmanı şahinler ile siyonist fanatiklerle doldurması Ukrayna'da savaşı soğutma çalışmalarına hız vereceğini fakat Ortadoğu ve Asya-Pasifik cephesini ise daha da kızıştıracağını gösteriyor.
Trump "En ölümcül rakibimiz Çin ve İran'dır" diyen eski ulusal istihbarat direktörü John Ratcliffe'i CIA'nın başına getirirken, "Pekin bizim için varoluşsal bir tehdittir" diyen FOX News sunucusu eski komando Pete Hegseth'i de savunma bakanlığına aday gösterdi.
"Ukrayna'dan ders alıp Tayvan'ı silahlandırmalıyız" diyen Florida vekili Michael Waltz ise ulusal güvenlik danışmanı olarak aday gösterildi. Trump'ın BM elçisi adayı Elise Stefanik ise BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e savaş açan İsrail ile aynı çizgide biri. En ilginci de Çin'in kara listesindeki Marco Rubio'nun dışişleri bakanlığına atanması.
İsrail yanlısı bu beş isim de Pekin'e ve İran'a karşı sert bir çizgiyi savunuyor.
Çin şahinleri arasında eski Almanya elçisi Richard Grenell, Tennessee Senatörü Bill Hagerty ve Çin mallarına 380 milyar dolarlık gümrük vergisini devreye sokan ABD'nin eski 'ticaret çarı' Robert Lighthizer de yer alıyor.

***

Bunların dışında Trump, Gazze ve Batı Şeria'nın ilhakını savunan Evanjelik papaz Mike Huckabee'yi İsrail elçisi olarak atadı. Trump'ın Ortadoğu özel temsilcisi de iki devletli çözümü reddeden ve Gazze'de barış ve ateşkese karşı çıkan gayrimenkul yatırımcısı Yahudi kökenli Steven Witkoff olacak.
Trump'ın kabinesinde sadece makul iki isim var. Biri Tesla ve SpaceX CEO'su Elon Musk. Diğeri de biyoteknoloji girişimcisi Vivek Ramaswamy. Bu iki kişi 'Hükümet Verimliliği Bakanlığı'na başkanlık edecek.
Tablo gayet açık. ABD doğrudan Çin ile savaşa girişirken vekili İsrail'i ise İran'ın üzerine sürüyor.
Böylece Ortadoğu ile Asya- Pasifik'teki yıpranan hegemonyasını yeniden tesis etmeye çalışacak.
Ne var ki Trump'ın ikinci yönetiminde karşılaşacağı küresel ve bölgesel dinamikler 2020'lerin başında bıraktığı dinamiklerden hayli farklı.
ABD ve İsrail'in askeri güce aşırı bağımlılığı onları uluslararası sistemde daha da yalnızlaştırıyor. Üstelik Gazze ve Lübnan'daki vahşi soykırımlar Arap ve Müslümanların her iki güce olan öfkesini daha körükledi.
En önemlisi de Türkiye ve İran başta olmak üzere diğer Arap liderlerinin de ABD'nin 'Büyük İsrail Planı'na şiddetle karşı çıkmasıdır.

***

Sayın Erdoğan'ın İsrail'in Türkiye'ye saldırabileceği uyarısında bulunarak bölge ülkeleriyle geliştirdiği stratejik ittifaklar, siyonist rejimin uykularını kaçırıyor.
Erdoğan, Trump'ın seçim zaferinin ardından Riyad'a giderken Suudi Arabistan Genelkurmay Başkanı Fayyad el-Ruveyli de askeri işbirliğini görüşmek üzere Tahran'da mevkidaşı Muhammed Bagheri ile bir araya geldi.
Dolayısıyla İran, Türkiye ve Arap ülkeleri arasındaki stratejik rekabet İsrail tehdidi nedeniyle işbirliğine dönüşüyor. Mısır'dan sonra Ankara, Suriye ile de normalleşme çabalarına hız verdi. Türkiye ve bölge ülkeleri dışında Rusya ve Çin de ABD'nin 'Büyük İsrail Planı'na karşı. Çünkü bu plan iki küresel gücün bölgedeki çıkarlarına ölümcül darbeler indirecektir.
Haliyle Trump'ın Çin'i kuşatma ve İsrail'i Ortadoğu'nun tek hegemonu yapma stratejileri en çok da Türkiye ve Rusya'nın vetosuna takılacaktır. Diğer ülkeleri etkisiz hale getirse de mevcut küresel jeopolitik konjonktürde ABD'nin Türkiye ve Rusya'yı 'by-pass' etmesi imkânsız görünüyor. Bu paradoksu aşması için Trump'ın her iki ülkeyle de yeni birer sayfa açması gerekiyor. İki aktörle de uzlaşmaya mecbur. Başka çaresi yok.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA