Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Mısır ziyareti ile 11 yıllık geçmişe sahip kriz dönemi tarih olurken iki ülke arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi yeniden işlerlik kazandı. Bu yeni başlangıç sayesinde iki aktör böylece köklü bir stratejik yaklaşımla ortak çıkarlar çerçevesinde bölgede yeni oyun kurmaya yönelik iradelerini dünyaya beyan etmiş oldu.
Kuşku yok ki Mısır'la ilişkilerin daha iyi bir seviyeye getirilmesi başta Libya, Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz, İsrail, Filistin, Yunanistan ve Suriye gibi birçok ajandada Türkiye lehine olumlu sonuçlar doğuracaktır. Üstelik bu bölgesel dinamizm küresel denklem ve dengelerde de ülkemize avantaj sunacaktır.
Şunu vurgulamak lazım ki uzun süreli diplomatik krize rağmen Türkiye ve Mısır güçlü ekonomik bağlarını sürdürdü. İktisadi ilişkilerdeki potansiyel açısından coğrafi yakınlık, nakliye yolları ve enerji piyasasındaki imkânlar göz önüne alındığında şu an 10 milyar doları geçen ticaret hacminin önümüzdeki yıllarda 20 milyar dolara çıkabileceği umudu var.
***
Bu hedefe ulaşmak zor değil. Çünkü Mısır sahip olduğu potansiyelle Türkiye'nin Afrika'daki en büyük ticaret ortağı konumunda zaten.
Özellikle siyasi, ekonomik ve enerji boyutundan bakıldığında Türkiye'nin BAE ve Suudi Arabistan ile yakaladığı normalleşme performansını Mısır ile daha da ileriye taşıyacağını söyleyebiliriz. Sayın Erdoğan'ın bölgede dengeleri yeniden kurmayı hedefleyen ziyareti yakın süreçte Filistin ve İsrail denkleminde tarihin seyrini değiştirebilecek kritik dinamiklere sahip görünüyor.
Ama Türkiye ve Mısır'ın ilk önceliği iki ülkeyi de 'bypass' eden Hint-Avrupa Ekonomik Koridoru'nun yol açacağı mali riski bertaraf etmek olacaktır. Zira iki ülke de bölgenin en çeşitli ve en gelişmiş ekonomisine sahip konumda. Ayrıca iki ülke sahip oldukları en geniş pazar payı ve iş havuzu imkânlarıyla da rakiplerine karşı büyük bir üstünlük sağlıyor.
Savunma alanında da yeni bir dönem başlıyor. Mısır, Türk SİHA'larını alarak savunma stratejisini çeşitlendirmek isterken iki ülkenin güvenlikteki yeni işbirliği konsepti Libya'nın bölünmüşlüğüne son verebilir.
***
Dolayısıyla yeni dönemde Mısır'ın desteklediği Libya'nın doğusundaki Halife Hafter ile Türkiye'nin desteklediği batıdaki Trablusgarp hükümeti arasında ortak çıkarlara dayalı bir yakınlaşma sürecinin başlaması reel-politik gereklilik olarak karşımıza çıkacaktır.
Fakat iki ülke arasındaki yeni başlangıç iradesi en büyük etkisini ve değişim gücünü İsrail'e dayalı emperyalist statüko üzerinde yapacaktır. Unutmayalım ki iki ülkenin kararlılığı Gazze'de devreye sokulan etnik temizlik ve ilhak planına ağır darbeler indirdi.
Sonuç olarak Erdoğan'ın Mısır lideri Abdulfettah el-Sisi ile yürüttüğü liderler diplomasisi sadece Kahire'de değil Ortadoğu'dan Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika'ya uzanan kıtasal eksende de yeni bir milada ve Türkiye rüzgârına yol açacaktır. Bu rüzgâr en çok da İsrail'e karşı izlenecek Gazze siyasetinde etkisini gösterecektir. Çünkü bu ziyaretin en önemli faktörlerinden biri de Ortadoğu'daki post- Siyonist dönemi şekillendirecek dinamiğidir. Bir bakıma bu ziyaretle İsrail sonrası Ortadoğu'nun kapısı aralanmıştır. Ve aralanan bu kapı şüphesiz sonuna kadar açılınca bölgenin Siyonist İsrail'e endeksli sömürgeci ve soykırımcı barbar statükosu da kökünden değişecektir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Bercan Tutar | İsrail'e endeksli barbar statükoyu sarsan ziyaret