Batılı akademisyen, stratejist ve tarihçiler de artık İsrail ve destekçilerinin Gazze'de kaybedeceğini açıkça söylemeye başladı. Bu durum tarihsel bir hakikate işaret ediyor. Örneğin Amerikalı tarihçi Marshall Poe, The Atlantic'teki "Tarih, İsrail'in hiçbir zaman 'işgal savaşını' kazanamayacağını gösteriyor" başlıklı makalesinde Siyonist askerlerin Gazzeli halkın arasında iyi organize olmuş Hamas'a yönelik saldırılarını başlı başına 'yenilginin reçetesi' diye tanımlıyor.
Çünkü Hamas, 7 Ekim'deki Aksa Tufanı taarruzuyla İsrail'in teolojik ve realpolitik bütün paradigmalarını yerle bir etti. Bu muhteşem zafer, işgalci İsrail'in en barbar sömürgeci reflekslerini harekete geçirdi.
Haliyle kendinden aşağı gördüğü ve topraklarını sömürgeleştirdiği Filistinli güçler karşısında yenilmek İsrail ve destekçisi Batılı Siyonazileri çılgına çevirdi. İsrail de diğer Avrupalı sömürgeci güçlerin tarihte gösterdiği barbarlıkla karşılık verdi. Öfkesini vahşice katlettiği sivil halktan, masum bebeklerden, çoluk çocuk, kadın ve yaşlılardan çıkardı.
***
Dolayısıyla İsrail ve onun Batılı sponsorlarının, Hamas'ın 7 Ekim'deki misilleme taarruzundan bu yana hissettiği korku, ülkelerini işgal ettikleri Filistinlilere yönelik ırkçı ve sömürgeci sendromdan kaynaklanıyor. Zira
İsrailli Naziler, kuşatma ve ambargo altındaki silahsız Filistinlilerin askeri açıdan asla başarılı olamayacaklarına inanıyordu. Fakat Hamas düşünülemeyeni başararak İsrail'e ve Batı'ya tarihlerinin en derin travmasını yaşattı.
İsrail'in maruz kaldığı hezimet, tıpkı
1879'da Güney Afrika'da İngilizlerin Zulu krallığı karşısında aldığı görkemli yenilgiden farksızdı. Zuluların zaferi İngilizlerin gururunu paramparça etti ve
Londra'da imparatorluk çapında yerli direnişi teşvik edeceği korkusunu tetikledi. İntikam saldırısına geçen İngilizler başkent Ulundi'yi yerle bir ederek
10 bin Zulu'yu katlettiler.
Benzer şekilde
1896'da İtalyanlar, Etiyopya ordusu tarafından aşağılanıp mağlup edildi. Bir
Avrupa ordusunun
Afrika askerlerince yenilgiye uğratılması ulusal
utanca yol açtı. İntikam için 39 yıl bekleyen
İtalya, 1935'te Etiyopya'yı işgal ederek
Adwa yenilgisinin intikamını 70 bin masum sivili öldürerek aldı.
***
Yine
El Mehdi olarak bilinen
Sudanlı lider Muhammed bin Abdullah'ın ordusu Ocak 1885'te Hartum'u İngiliz sömürgecilerinden
aldı. El Mehdi, Ağustos 1885'te
tifüsten öldü.
1898'de Hartum'u yeniden alan İngilizler intikam için 12 bin Sudanlıyı
öldürüp 15 binden fazlasını da esir aldı.
Nasıl bir travmaya maruz kalmışlarsa artık
İngiliz komutan Lord Kitchener, el- Mehdi'nin cesedini 13 yıl sonra mezarından çıkarıp başını kesti ve cesedi Nil'e attı. Mürekkep kabı olarak kullanmak için de El Mehdi'nin kafatasını kendine sakladı.
Bu örnekler sömürgeci Batılı güçlerin askeri açıdan aşağılanan yenilgiler aldıklarında direnen halklara karşı nasıl barbarlaştıklarının birer kanıtı. Yine
1954'te de Fransızlar Kuzey Vietnam'da Dien Bien Phu'da feci bir yenilgiye uğradıktan sonra
devreye Amerikalılar girerek sonraki yirmi yıl içinde
güneydoğu Asya'da milyonlarca masum insanı vahşice katlettiler.
Bu tarihsel bağlamda İsrail ve destekçilerinin vahşi saldırılarının hangi sömürgeci histeriden, intikam güdüsü ve barbarlık hissinden kaynaklandığı açıkça anlaşılıyor.
Hamas'ın onlara yaşattığı aşağılanma duygusunun travmasından kurtulamıyorlar.
Ne yapsalar da kurtulamayacaklar.
Tıpkı Sudan,
Güney Afrika ve Malezya'daki İngilizler; Vietnam, Irak ve Afganistan'daki Amerikalılar; Cezayir'deki Fransızlar ile Etiyopya ve Libya'daki İtalyanlar gibi
İsrail de kaybedecek. Filistin'i işgal savaşını asla kazanamayacaklar.