Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Fikriyat silahı

Küresel güç mücadelesinde yeni bir evreye giriyoruz. Vekâlet savaşları ile devam eden rekabet hem biçim hem de mahiyet olarak köklü bir dönüşümden geçiyor. Yeni dönemdeki hegemonya yarışı büyük güçler arası mücadele şeklinde seyrediyor.
Küresel aktörler Suriye, Libya, Ukrayna ve Tayvan krizlerinde de gördüğümüz üzere artık bizzat kendileri sahaya inerek savaşıyor.
Fakat savaşların kaderini belirlemede en güçlü silahın hâlâ fikirler ve kavramlar olduğunu görüyoruz. Nitekim ABD, terörle savaş mücadelesinde askeri olarak zaferler kazanmasına, Irak ve Afganistan'ı işgal etmesine rağmen yine de tarihi bir hezimete uğramaktan kurtulamadı. Çünkü zihin ve kalplere seslenen bir fikriyatı yoktu. Dolayısıyla ne kadar güçlü ve üstün silahlara sahip olursanız olun eğer kavramlarınız güçlü değilse kazanamazsınız.
Bu gerçek eskiden de böyleydi. Küresel hâkimiyet kurmuş bütün devletlerin en büyük silahı tank ve toplar değil erdem, özgürlük, adalet ve eşitlik gibi fikrî cephedeki kavramlardır.
Zira kavramlar bir pusula gibi dünyanın rotasını belirlemede hep hayati bir işlev gördü. Bu hakikat günümüz için de gelecek için de geçerliliğini hâlâ koruyor. Bu nedenle antik çağlardan beri her askeri ve siyasi mücadele aynı zamanda fikir, kavram ve düşüncelerin de savaşı şeklinde seyretmiştir.

***


Yunanistan coğrafyasında MÖ 431 ila 404 arasında 73 yıl devam eden Peloponez Savaşı'nda özgürlük ve demokrasiyi savunan Atina devleti, köleliğe ve askeri güce dayalı Sparta karşısında kaybetti. Fakat Sparta kazanmasına rağmen iktidar mücadelesinden zamanla Atina galip çıktı. Mitolojide de Athena her seferinde kaba güç kullanan Spartalıların savaş tanrısı Ares'i yener.
Yine Fransa ile Avrupa devletleri arasındaki Napolyon Savaşları'nda da (1800-1815) sonucu milliyetçilik ve vatanseverlik kavramları belirledi. Fransız Devrimi'nin ortaya çıkardığı 'uluslaşma' fikrini boğmaya çalışan monarşik Avrupa devletleri, Napolyon'u yendi.
Ancak Napolyon'un savunduğu ulus, milli irade, adalet, eşitlik, vatan ve cumhuriyet gibi kavramlara yenildiler. Bu fikirler monarşiye dayalı feodal Avrupa sisteminin sonunu getirirken Katolik Kilisesi'ni de ciddi reformlara zorladı. Benzer şekilde II. Dünya Savaşı da faşizm ile demokrasinin savaşı olarak tarihe geçti. Soğuk Savaş'ta da süper güçler ideolojilerine göre mevzilendiler.

***


Hâsılı kelam küresel hâkimiyet mücadelesi veren devletlerin sahip olduğu ideoloji ile jeopolitik hedefleri arasında çok girift bir ilişki söz konusu. Bu çerçeveden bakılınca fikirlerin önemini en fanatik realistler bile kabul eder.
Geldiğimiz aşamada Batı'nın en büyük silahı olan kavramların tükendiğini ve içlerinin boşaldığını görüyoruz.
Adalet, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve serbest piyasa kavramlarını birer araç olarak kullanan Batı'nın nasıl sömürgeci ve ırkçı bir öze sahip olduğu her yerde deşifre olmuş durumda.
Bu nedenle Batılı narkotik kavramlar artık zihinleri eskisi gibi uyuşturamıyor. Gözler yeni güç merkezlerindeki fikriyatta. Bütün dikkatler 'Dünya beşten büyüktür' ve 'Daha adil bir dünya mümkün' diyebilen Sayın Erdoğan gibi liderlerde.
Bu yüzden de küresel güç mücadelesinin sonucunu eskiden olduğu gibi günümüzde de yüksek teknolojik silahlar değil insanların zihnine, kalbine ve vicdanına seslenen fikirler belirleyecek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA