Ukrayna savaşında Rus lider Putin'in askeri iradesi karşısında 'putinaj' yapmaya devam eden ABD'nin içine yuvarlandığı girdabın şiddeti her geçen gün daha da artıyor.
Çünkü Rus ekonomisi üzerindeki vidayı sıkmaya yönelik yaptırım kararları bir bumerang gibi daha şimdiden ABD'yi vurmaya başladı.
Bu bağlamda Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik askeri harekâtına ekonomik savaş ile karşılık vermeye çalışan ancak dünyadan istediği desteği göremeyen ABD'nin hazin tablosu içeriden isimler tarafından da yoğun şekilde eleştiriliyor.
Örneğin WSJ'de yazan ve Yale Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler dersi veren profesör Walter Russell Mead, ABD'nin Rusya ve Çin'e yönelik devreye soktuğu büyük güçlerle savaş stratejisinin felaketle sonuçlandığı kanısında.
Kuşkusuz ABD'deki hayal kırıklığını derinleştiren faktörlerden biri de Ukrayna lideri Volodimir Zelenski'nin bile ABD'ye rest çekmesidir.
ABC'ye 8 Mart'ta verdiği röportajında Biden yönetimini adeta ters köşe yapan Zelenski, NATO'dan soğuduğunu, Donbass bölgesi ile Kırım'ın statüsünü Rusya ile müzakereye açık olduğunu açıkladı. Ukrayna liderinin bu çıkışı süper güç iddiasındaki ABD'nin imajına öldürücü bir darbe indirdi.
***
Geldiğimiz aşamada İngiltere dışında Avrupa'da kimse ABD'nin Rusya'ya yönelik yaptırımları daha da tırmandırması taraftar değil. Petrol ve gaz ambargosuna karşı çıkan Almanya böyle bir kararın ülkesinde toplu yoksulluğa yol açacağı uyarısında bulundu. İtalya, Fransa ve İspanya da aynı düşüncede.
İsrail bile ABD'nin stratejisine karşı çıkıyor. Avrupa'dan istediği desteği bulamayan Biden, yüzünü Çin başta olmak üzere Asya, Körfez ve Ortadoğu'ya çevirdi. Ancak Suudi ve BAE'li yetkililer, Biden'ın telefonlarına bile çıkmadı. Çaresizliği derinleşen ABD yönetimi, rejimlerini devirmek istediği Venezuela ve İran gibi ülkelerden yardım dilenecek hale düştü.
Nitekim yaptırımlara katılmayan Çin, Hindistan, Türkiye, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Brezilya ve BAE gibi ülkeler petrol dâhil her tür ticareti dolar dışı ulusal paralarla yapacakları yönünde irade beyanında bulunuyor.
Bu süreç, yaptırım stratejisinin ters teperek doların 1944'ten beri devam eden küresel hegemonyasına ağır darbeler indirmesine yol açabilir.
***
Üstelik ABD'nin Rusya'nın 300 milyar dolarına ve oligarkların servetlerine el koyması dünyada dolardan kaçışı ve ülkelerin varlıklarını başka alanlara yönlendirmesini de hızlandıracaktır.
Dolarizasyondan kaçış ABD'yi daha derin finansal krizlere de sürükleyecektir. Yabancı yatırımcı Batı'ya gitmeyecektir. Rusya, Çin ve Hindistan sermayesinin yeni adresi Türkiye gibi ülkeler olacaktır. Bir bakıma ABD'nin talan ve yağmaya dayalı yaptırımları Batı'yı üçüncü dünya ile karşı karşıya getirdi.
Batı kendi içinde Rusya'ya karşı birleşirken dünyanın geri kalanı da Batı'ya karşı saflarını sıkılaştırıyor. Batı'nın gerçek yüzünü gören üçüncü dünya bundan sonra Çin ve Rusya'ya daha fazla yönelecektir.
Güney Afrika dışında Brezilya, Filipinler, Vietnam ve Hindistan gibi Hint-Pasifik stratejinde ABD'nin müttefiki ülkeler artık Çin ve Rusya'ya daha yakın duruyor.
Şimdiden ters tepen ekonomik savaş stratejisi, ABD'nin Transatlantik'teki liderlik dönemine son noktayı koyacaktır. Haliyle ABD'nin Soğuk Savaş sonrası inşa edilen neo-liberal sistemi kurtarma çabası da hezimetle sonuçlanacaktır.