Şu anki tabloya göre ABD Başkanı Joe Biden'ın kaos ve işgal diplomasisi sonuç vermemiş görünüyor. Özellikle Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un 'savaş olmayacak' açıklamasından sonra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşen Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'den de gerilimi düşüren çıkışlar geldi.
ABD ve NATO'nun krizi tırmandırmaya yönelik kirli siyasetini fark eden Zelenski, "Batı, Ukrayna'da yarın savaş olacak izlenimi veriyor, bu doğru değil" diyerek tepkisini gösterdi. Macron ile görüşmesinden sonra umudu artan Ukraynalı liderin "Diplomatik girişimler gerginliği azaltacak" demesi dikkat çekti.
Fakat en çok dikkat çeken gelişme Putin'in Macron ile görüşmesinde ABD ve NATO'yu devre dışı bırakan tutumuydu. Görüşmesinin ardından Paris'ten yapılan açıklamadaki "Putin herhangi bir saldırganlık niyetini dile getirmedi. Çatışma aramadığını açıkça belirtti. Macron ve Putin, diyaloğun devam etmesi ve Avrupalıların bu diyaloğun bir parçası olması konusunda hemfikir..." ifadeleri son derece kritikti.
Kremlin'den yapılan bilgilendirmede de "ABD ve NATO, Rusya'nın endişelerini dikkate almadı" notu öne çıktı.
***
Dolayısıyla Macron, NATO ve ABD'yi devre dışı bırakan bir süreci Rusya ile başlatarak bir bakıma ABD, İngiltere ve
Avustralya arasında imzalanan AUKUS Paktı'ndan dışlanmanın intikamını da almış oldu.
Putin'in istediği de aslında tam buydu. Zira Rus lider
yeni Avrupa'yı ABD ile değil ABD ile arasına mesafe koymuş Avrupalılarla kurmaktan yana.
Bu aşamadan sonra Putin,
ABD ve NATO yerine Türkiye başta olmak üzere Avrupa'yı eksene alan bir liderler diplomasisi ile Ukrayna krizini çözmeyi planlıyor.
Suriye'de ABD'nin masada bulunmadığı
Soçi ve Astana süreçlerine benzer bir diplomasi Ukrayna'da da devreye girecek. Bu bağlamda
Putin'in Türkiye ziyaretinde Sayın Erdoğan ile görüşmesinden sonra yeni çözüm hamlesi daha da somutlaşacaktır.
Bütün bunlar Ukrayna krizinde ve daha geniş anlamda
yeni Euro-Atlantik güvenlik sisteminde ABD'nin etkisinin en aza indiği bir döneme gireceğimizi gösteriyor.
***
Rusya şu an ABD karşısında daha güçlü.
Enerji kozu yanında Çin'den destek görüyor. NATO'daki
Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirdi.
Almanya ve Fransa gibi ülkelerle ABD'nin baltalayamadığı bir çıkarlar manzumesi inşa etti.
Zira Putin'in asıl hedefi ABD'nin
Soğuk Savaş sonrası Avrupa'da kurduğu tek kutuplu sistemi yıkıp yeniden dizayn etmektir. Ukrayna bu '
grand strateji'nin en kritik pilot bölgesi. Bu yeni sistem yeni bir
Yalta düzeni anlamına gelmiyor. 1945'teki Yalta Konferansı'ndan sonra Avrupa, ABD ve SSCB arasında bölüşüldü.
Soğuk Savaş'ın ardından ise ABD'nin tek başına domine ettiği '
yekpare ve hür Avrupa' sistemi devreye girdi.
SSCB'nin dağılmasıyla oluşturulan bu yeni sisteminin en büyük kaybedeni Rusya'ydı.
SSCB dağıldığında 25 milyon Rus farklı ülkelerde kaldı. Bunun 12 milyonu şu an Ukrayna'da yaşıyor. Putin şimdi ABD'nin Soğuk Savaş'tan sonra kurduğu Avrupa sistemini değiştirmeyi ve Rusya'ya yapılan haksızlıkların giderilmesini istiyor.
ABD'nin fazla ağırlığının olmadığı
yeni bir Avrupa ve Euro-Atlantik güvenlik sistemi talep ediyor.
Ve bu sistemi de Avrupalılar başta olmak üzere
Türkiye ve Çin gibi aktörlerle dayanışma halinde inşa etmek istiyor. İşte Ukrayna kriziyle başlayan süreç bu açıdan Avrupa'yı üçüncü kez dizayn etme projesidir. Bakalım nasıl sonuçlanacak?