Atlantik'in at gözlükleriyle Türkiye'ye ve dünyaya bakanların yaşadığı hüsran her geçen gün biraz daha derinleşiyor.
Ezberledikleri Batılı tezleri seslendirmeye ayarlanmış Amerikan gramofonları sadece ülkemizde değil dünyanın farklı bölgelerinde de büyük bir hezimet yaşıyor.
Ancak can çıkmadan huy çıkmazmış. Ne yapsanız da bu yeminli Türkiye düşmanlarını milli ve bağımsız düşünmeye ikna edemezsiniz. Maruz kaldıkları ideolojik endoktrinasyonun zincirlerini kırabilmeleri çok zor. Ruhu devşirilmiş bu mandacı zihniyet, Batı'nın çıkarları söz konusu olunca her gerçeği çarpıtarak elmaları armut yapar.
Nitekim son kur dalgalanmalarında da görüldüğü üzere siperde hazır kıta bekleyen bu köle ruhlu karavaşlar, ülkeyi yangın yerine çevirmek için var güçleriyle çalıştı. Fakat yine başaramadılar. Yine ağır bir hezimete uğradılar.
Başkan Erdoğan'ın ifadesiyle ekonomik tuzağı bozan Türk milleti kazandı.
Spekülatörler, kifayetsiz siyasetçiler ve darbe heveslileri yine kaybetti. Böylece "Erdoğan'sız Türkiye" projesinin yeni bir denemesi daha akamete uğratıldı.
***
Bu bağlamda Türkiye'nin yeni küresel dinamiklerle uyum içindeki
yeni ekonomik paradigması ilk sınavını başarıyla verdi. Spekülatif sermaye yerine emeğe, istihdama ve yatırıma öncelik veren yeni ekonomik sistem, Türkiye'nin son yıllardaki jeopolitik kazanımlarının korunmasında ve sürdürülmesinde hem çelikten bir kalkan hem de güçlü bir lokomotif işlevi görecektir.
Emperyalist anlayışın taşeronları henüz göremese
de içeride veya dışarıda olsun
güvendikleri bütün dağlara kar
yağıyor. Cephanelerindeki son
kurşun olan
finansal terör saldırısı da sonuç vermedi.
Geldiğimiz aşamada
Batılı havariler için artık deniz bitti.
Yeni ve farklı bir dünya yükseliyor. O eski imtiyazlı dönemleri tarih oluyor.
Bir iki kur hamlesiyle hizaya soktukları o eski vesayet altındaki Türkiye yok artık. At gözlüklerini çıkarabilselerdi Türkiye'nin yükselen
yeni dünyanın kurucu aktörlerinden biri olduğunu görürlerdi.
Çünkü değişen ekonomik dinamikler, küresel sistemin üst yapısı konumundaki
siyasi ve askeri statükonun güç haritalarını da dönüştürüyor.
***
Bu hakikati ilk elden dile getirenlerden biri de
Pentagon'da 30 yıl çalışmış ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi
James Jeffrey'in Başdanışmanı
Richard Outzen...
Askeri stratejist Outzen,
"Türkiye Doğu Akdeniz'de ne düşünüyor?" adlı makalesinde Atlantik dünyasına
bileğini bükemediği Türkiye ile uzlaşmasını salık veriyor.
Batı medyasının yeni Türkiye'yi ve onun kurucu siyasi lideri Sayın Erdoğan'ı
ötekileştirme ve şeytanlaştırma stratejisinin beyhude bir çaba olduğuna dikkat çeken Outzen
"Bölgesinde hiçbir gücün Türkiye ile boy ölçüşemeyeceğinin" altını çiziyor.
Atlantik ile devşirmelerinin Türkiye'yi hedeflerinden
vazgeçirme girişimlerinin
işe yaramadığını itiraf eden
Amerikalı stratejist sonuç olarak
"ABD ve Avrupa tek taraflı
indirgemeci yaklaşımlar yerine
çözümü
'kazan kazan diplomasisi'nde
aramalı" önerisinde
bulunuyor.
Ekonomik savaşın seyri de gösteriyor ki Atlantik, rehin alamadığı Türkiye'ye karşı
yelkenleri indirmeye hazırlanıyor. Ermenistan Cumhurbaşkanı
Armen Sarkisyan'ın Asia Times'ta dün yayımlanan röportajında da hayıflanarak dile getirdiği gibi Batı dünyası
yeni Türkiye realitesi karşısında
tarihsel ve ideolojik saplantılarını dahi yüzüstü bırakmak zorunda kaldı.
Dolayısıyla
Suriye'den Libya'ya, Doğu Akdeniz'den Hazar'a ve Somali'den Karabağ'a uzanan
alanlardaki kazanımlarımızın
Batı tarafından resmen tanınacağı
bir döneme giriyoruz.
Bu da 2022'nin hem son beş yıldaki
jeopolitik ve jeoekonomik hamlelerin hem de
geleceğe ektiğimiz umutların bereketli hasadını toplayacağımız bir yıl olacağını gösteriyor.