ABD sonrası yeni dünyada Çin, Rusya ve Türkiye gibi aktörlerin yükselişiyle darboğaza giren Atlantik sistemi kabuk değiştiriyor. İlginç olan ise yeni sistemi restore etme gayretlerinin II. Dünya Savaşı sonrası kurulan ilki gibi aynı aşamalardan geçmesi.
Her şeye yine Anglo-Saksonlar karar vermeye çalışıyor. Yine ABD ve İngiltere buluşarak jeo-politik yol haritasını belirledi. Sonra da belirlenen bu siyasi, ekonomik ve askeri talepler müttefik ülkelere dayatılıyor.
Bu nedenle ABD Başkanı Joe Biden'ın Londra, Brüksel ve Cenevre'de 10-16 Haziran arasında yapacağı tarihi görüşmeler dizisi, yeni Atlantik projesinin geleceği açısından hayati önem taşıyor.
10 Haziran'da Biden'ın İngiltere ziyaretiyle start alan Atlantik'i yeniden ihya hamlesi, bir gün sonraki G-7 zirvesiyle devam etti. 11-13 Haziran arasındaki üç günlük zirvede dünyanın gelişmiş ekonomisi Çin ve eski üye Rusya yoktu.
İngiltere, ABD, Almanya, İtalya, Fransa, Japonya ve Kanada'nın katıldığı zirvenin Birleşik Krallık'ın en fakir kontluğu sayılan Cornwall'da yapılması ise tarihin bir cilvesiydi.
G-7'nin jeo-ekonomik hedefi Çin'in liderlik ettiği yeni küresel ekonomiyi baltalamak. Bu yüzden ABD zirveye Avustralya, Güney Kore, Güney Afrika ve Hindistan'ı da davet etti.
***
Ne var ki Biden'ın II. Atlantik projesinde en kritik rol Türkiye'ye düşüyor. Dolayısıyla 14 Haziran'da Brüksel'de yapılacak NATO zirvesinde bütün gözler Erdoğan-Biden görüşmesinde olacak.
Kuşkusuz bu görüşmeden çıkacak sonuçlar sadece ABD-Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönemin habercisi olmakla kalmayacak aynı zamanda ABD'nin küresel arenada rakip olarak gördüğü Çin ve Rusya'yı kuşatma projelerinin dinamiğini de büyük oranda belirleyecektir.
Sayın Erdoğan Biden'dan önce Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Almanya Şansölyesi Angela Merkel gibi isimlerle görüşecek.
Bir bakıma Başkan Erdoğan, Avrupalı liderlerle yaptığı bu görüşmelerin avantajıyla ABD Başkanı ile masaya oturacak.
Biden ise Erdoğan ile görüştükten sonra 15 Haziran'da AB liderleri ile buluşacak. Ertesi gün de Biden, 16 Haziran'da Cenevre'de Rusya lideri Vladimir Putin ile bir araya gelecek.
***
Bu kritik görüşme öncesi Putin'in 'ABD-Rusya ilişkileri son yılların en düşük seviyesinde' açıklaması, bir bakıma Rusya'nın ABD'nin yeni Atlantik projesine karşı olduğunun da resmi ilanıydı.
Rusya'nın resti ABD'nin bütün enerjisini Türkiye'ye hasretmesine yol açacaktır. Bu çerçeveden bakınca Biden-Erdoğan görüşmesi hem büyük pazarlıklara hem de büyük kırılmalara kapı aralayabilir.
Netice itibarıyla ABD'nin Türkiye'yi kaybetme gibi bir lüksü yok. Fakat Türkiye'yi kazanma gücü, azmi ve imkânları da hayli sınırlı görünüyor.
Bu açmaz, 'emperyal nostalji'ye kapılan ABD'nin Türkiye olmadan Çin ve Rusya'ya karşı yeni bir Atlantik sistemi kurmasını da neredeyse imkânsız hale getiriyor.
Çünkü yeni bir dünya kuruluyor. ABD'nin önündeki en makul seçenek kendini yeni Türkiye'ye ve bu yeni dünyaya alıştırmasıdır. Zira diğer bütün yollar ABD'nin emperyal hülyalarını sadece daha da trajikleştirecektir.