Küresel siyasette stratejik ittifak ve kamplaşmaların yeniden öne çıktığı çok kutuplu bir dünyaya doğru ilerliyoruz. Başını ABD ve AB'nin çektiği Atlantik ile Rusya ve Çin'in liderlik ettiği Asya bloku arasında sıcak çatışma eksenli güç mücadelesi yerini Soğuk Savaş dönemini aratmayan jeo-kültürel bir rekabete bırakıyor
Bu yeni dönemde vekâlet savaşları, iç kaoslar, finansal manipülasyonlar, ekonomik yaptırımlar, darbe girişimleri ve psikolojik harp operasyonları yanında devletlerin birbirlerine yönelik devreye sokacağı siyasi, ekonomik ve ideolojik aygıtların beşinci kol faaliyetleri de had safhaya ulaşacak. Çünkü Atlantik, askeri olarak Asya blokunu yenecek düzeyde değil. Özellikle Rusya ve Çin'in sahip olduğu askeri teknoloji ABD'nin elini kolunu bağlıyor.
Bu nedenle ABD ve müttefikleri Çin ve Rusya'ya karşı daha şimdiden demokrasi ve otokrasi ikilemini merkeze aldıkları yoğun bir kara propaganda faaliyetine başladı bile.
Bu kampanyanın başını da ABD Başkanı Joe Biden çekiyor. Sanki Libya, Suriye, Mısır ve Yemen'deki kaotik müdahalelerin mimarı ile 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki aktörlerden biri de kendisi değilmiş gibi bugünlerde 'demokrasi havarisi' kesilen Biden, sabah akşam Çin ve Rusya'yı 'demokrasi düşmanı birer otokratik rejim' diye eleştiriyor.
***
Askeri olarak Batı'ya başkaldıran Asya'dan sosyo- politik itirazlar daha yeni yeni uç vermeye başladı. Nitekim Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi ile Rus mevkidaşı Sergey Lavrov'un 23 Mart'ta Guilin kentindeki buluşmasından sonra yayımladıkları ortak manifestosu bu açıdan milat niteliğinde.
İki bakanın 'yeni bir dünya barışı deklarasyonu' adıyla imza koydukları metindeki en önemli tez, yeryüzünde tek bir demokrasi modelinin bulunmadığı, bu nedenle ülkelerin demokrasi bahanesiyle birbirlerinin içişlerine karışmalarının kabul edilemez olduğu yönünde.
Lavrov'un ziyaretinden sonra da Çin Komünist Partisi, "Washington uluslararası kamuoyunun resmi sözcüsü değil. ABD rejimleri değiştirmeye yönelik müdahalelerini durdurmalı ve öncelikli olarak ülkesindeki siyahilerin sorunları gibi insan hakları başarısızlıklarını reforme etmeye odaklanmalı" şeklinde bir manifesto yayımladı.
Ardından topa giren Moskova da insan hakları sicili bozuk ABD'nin demokrasiden bahsedecek son ülke olduğunu belirterek Çin'e sadece askeri değil sosyo- politik olarak da tam destek verdiğini ilan etti.
Çin ve Rusya'nın insan hakları ve demokrasi gibi konuların ABD tarafından bir askeri müdahale veya kültürel politizasyon aracı olarak kullanılmasına izin vermeyeceklerini açıkça ifade etmesi, önümüzdeki dönemde Batı ile Asya arasındaki Soğuk Savaş'ın hayli sert geçeceğine işaret ediyor.
Hâsılı kelam yeniden demokrasi havariliğine soyunan ABD Başkanı Biden ile Avrupalı dostlarını zor günler bekliyor. Zira emperyal amaçları için demokrasiyi bahane olarak kullanan Batı'nın işgalci foyası artık tamamen ortaya çıkmış durumda. Bu nedenle dünya yüzünü istikrar, güven ve ekonomik refah üreten Asya'daki otokrasilere çeviriyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz