Türkiye'nin Suriye ve Libya üzerinden Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da egemen bir aktöre dönüşmesi Atlantik dünyasının adeta uykularını kaçırıyor.
Siz, Fransa'nın öne çıkıp ABD'nin ortalıkta pek görünmediğine aldanmayın. İtalya hariç AB ve ABD ile İsrail, BAE ve Mısır gibi ülkeler, Türkiye'nin kazanımlarına karşı düşmanca bir strateji yürütüyor.
Burada Suriye ve Libya başta olmak üzere Türkiye'nin Rusya ile olan rekabetini Atlantik'in kirli yaklaşımlarından daha farklı bir konumda değerlendirmek gerekir.
Dış politikada pek çok rekabet noktamız bulunan Rusya ile stratejik otonomi içinde hareket ederken Doğu Akdeniz'deki gaz ve petrol çetesi mafyatik ülkelerin liderliğini yapan 'müttefikimiz' ABD ile neredeyse üzerinde anlaştığımız tek bir dış ve iç politika konusu bile yok.
Bu bağlamda ABD ve Fransa ile eşgüdümlü hareket eden Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'ye seyahatin önünü neden açmadığını sorgulamak artık abestir.
Düşünün 1 Temmuz'dan itibaren 13 ülkeye seyahat yasağını kaldıran ve korona virüsün ilk tespit edildiği Çin vatandaşlarının bile Schengen Bölgesi'ne girişini kolaylaştıran AB'nin seyahat listesinde Türkiye yok.
DSÖ'nün defalarca övdüğü ve objektif verilere göre listede yer alması gereken Türkiye'ye karşı gerekçeleri ise komik... "Vakalar il bazında açıklanmadığı için Avrupalılar kriter belirleyemiyormuş."
Bakalım son bir haftadır il bazında da korona salgını ile ilgili bilgiler veren Türkiye'ye karşı bu sefer hangi bahaneyi ileri sürecekler?
***
Oysa Atlantik'in gerçek hedefi başka. Türkiye'ye karşı verdikleri vekâlet savaşını kaybedenler şimdi ekonomik krize endeksli ticaret silahına başvuruyor.