Reel-sosyalizmin çöküşünden sonra entelektüel sol, çalışan kesimlere neo-feodalizmi dayatan küreselleşme üzerinden neo-liberalizme eklemlenirken lümpen sol ise emperyal ajandaların güdümündeki ırkçı popüler hareketlerin taşeronu haline geldi.
Bizde sol hareket zaten Fransız eklektik düşüncesinin kırıntıları ile beslendiği için ülkesinin gerçekliğine kelimenin hem literal hem mecazi anlamıyla her zaman Fransız kalmayı bir buçuk asırdır ilericilik sanmıştır.
İdeolojisi Fransa'dan ithal solumuz bu nedenle devlet, din ve halk düşmanlığını çağdaşlığın amentüsü diye bilir. Emperyalizmin ikna odalarından geçen sol hareketler, işte bu yüzden özgürlük ve demokrasi kılıflı vesayet projelerinin kurşun askerleri olmakta ve işgalcilerin hizmetkârlığını yapmakta bir beis görmez.
Öyle ki emperyal oyunları bozan halkları 'bidon kafalı, makarnacı ve göbeğini kaşıyan adam' diye aşağılama küstahlığında bile bulunurlar.
Hâlbuki çalışan kesimlere ihanet edenler bizzat sol entelijansiyanın kendisidir. Bu yüzden İsveçli siyaset bilimci Bo Rothstein'in de vurguladığı üzere "Endüstriyel işçi sınıfı ile entelektüel sol arasındaki 150 yıllık ittifak günümüzde son bulmuş durumda..."
Sol aydınların yeni müttefikleri artık Silikon Vadisi ve Wall Street menşeli oligarşik küresel finans çevreleridir. Solun bu yeni ittifakı Ortaçağ'daki Aristokratlarla ruhban sınıfı arasındaki suç ortaklığını aratmıyor.
***
Sol tandanslı parti, hareket, oluşum, örgüt, STK veya medya organizasyonlarına bakarsanız Gezicilerin, CHP, HDP, TKP, DHKP-C, PKK/YPG, Birikim ve Odatv gibi kesimlerin akıl hocaları ile finansörlerinin 'küresel aristokrasi ve onların yerli taşeronları' olduğunu görürsünüz.***
Soroslar, Koçlar, Kavalalar, Özdiller, Özkökler, Sonerler, Belgeler ve Laçinerlerle CHP ve HDPY'ye bağlı yığınla siyasi isim aynı kültürel ve ekonomik emperyalizmin militanlığını yapıyor.