Türkiye'nin Barış Pınarı harekâtı küresel güç denklemlerinde adeta Berlin Duvarı'nın yıkılışına benzer bir real-politik tsunamiye yol açtı/daha da açacak. Zira hiçbir teorik düşünce veya kavram, bir dönemin bittiğini SSCB'nin çöküşünde ya da 11 Eylül 2001'deki saldırılarda da gördüğümüz üzere somut bir vakıa kadar sembolize edemez.
Olgu veya vakıa dediğimiz şey, geri çevrilmesi mümkün olmayan olaylardır. Gerçek olduğu için de inkâr edilemez, hafızalara kazınır. Barış Pınarı Harekâtı işte bu yüzden kronik Türkiye düşmanlığıyla malul Amerikan medyası, tasması Yahudi lobisinin elinde olan Kongre ve Temsilciler Meclisi'ndeki siyasetçiler ile ekonomi ve akademi dünyasını hezeyana sürükledi.
Şoka giren Türkiye karşıtları hissiyatlarını "Amerikan dış politikası açık artırmada!', 'Satılık stratejiler dönemi!' ve 'Küresel siyasetimizi daha başka satın almak isteyen var mı?' şeklindeki başlıklarla dile getiriyor. Amerikan medyası ve düşünce kuruluşları kum torbası yerine koydukları ABD Başkanı Donald Trump'ı adeta linç yarışında. Nedeni de Türkiye'ye 'yeşil ışık' yakması.
Oysa bu okuma dünya gerçeklerinden ve yeni oluşan küresel güç haritasından çok uzak.
***
Bir kere şunu görmek lazım gelir. ABD'nin içindeki bu muazzam muhalefet dalgasına,
AB'nin 28 ülkesiyle İsrail ve Arap Birliği'nin karşı çıkmasına rağmen nasıl oldu da ABD Başkanı böyle bir harekata
'izin' verdi. Her şeyden önce Trump'ın herhangi bir operasyona falan izin verdiği yok. Operasyonun kararını veren biri varsa o da Sayın Erdoğan'dır.
Haliyle zihin dünyaları Anglo-sakson propagandası, Imperium Americana masalları ve Atlantik merkezli ideolojilerle yoğrulmuş histerik kesimlerin, ABD'yi dize getiren Yeni Türkiye gerçeğini kavraması muhaldir. Klişelerle düşündükleri için ya sigortaları atıyor ya da
akıl felci geçiriyorlar. Aslında suçu
'günah keçisi' ilan ettikleri Trump'a yıkarak ABD'nin sistemik darboğazını perdelemeye çalışıyorlar. Bu anlamda
Trump ve çevresinin savurduğu tehditler Amerikan ve dünya kamuoyuna karşı
zevahiri kurtarma çırpınışıdır. Kolay değil, ABD'nin küresel düzeyde yaşadığı
real -politik çaresizliği bu kadar net deşifre edilememişti.
Barış Pınarı Harekâtı kararı bir anlamda dünyaya krallık taslayan
ABD'yi çıplak bıraktı.
***
ABD'nin neden Türkiye'ye boyun eğmek zorunda kaldığını en iyi anlatan kitaplardan biri Colin Dueck'ın
Oxford Üniversitesi yayınlarından bu yıl çıkan 'Age of Iron' kitabıdır.
Şimdiye kadar
Çin gibi güçlü bir ekonomiye sahip küresel bir rakiple karşılaşmayan
ABD'nin yeni 'grand stratejisi' ne olursa olsun Rusya
ve Türkiye'yi Çin'e karşı yanına
çekmeye dayanıyor.
Ne var ki
Barack Obama'nın Rusya'yı Çin'den uzaklaştırmaya endeksli "Pivot to Asia/küresel oyunu Asya'da kurma" projesi çöktü. Yine Obama'nın Türkiye'yi darbeyle ve terör örgütleriyle vesayet altına alma stratejisi de akamete uğradı.
Bugün Trump, selefi Obama'nın yapamadığını yapmaya çalışıyor.
Ancak ABD ne yapsa da Türkiye, Rusya ve Çin arasındaki ittifakı yıpratamıyor. Küresel güç haritalarındaki bu değişimi ve direnişi göremeyenler ABD'nin beka endişesiyle adlığı kararların nedenlerini de analiz edemiyor.
Sadece sonuçlar üzerinden okuma yaptıkları için 'ABD nasıl olur da Türkiye'ye boyun eğer' histerisine kapılıyorlar. Türkiye'yi tamamen kaybetme riskini gören ABD, bu nedenle
Suriye'ye yönelik operasyona boyun eğdi. Dolayısıyla zordaki Amerika bekası için bırakın Kürtleri, stratejik ortağı İsrail'i ve hatta kuzeni İngiltere'yi bile tek kalemde satar.
Çünkü kendi hayatı ve geleceği söz konusu... Boşuna önce can sonra canan dememişler...