Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Yeni mandacılara Misak-ı Milli dersi

Sadece Suriye'de değil Ortadoğu'da ve küresel düzeyde de güç dengelerini değiştirecek mahiyetteki Barış Pınarı Harekatı start aldı. Başkan Erdoğan'ın emriyle Türk jetleri dün öğleden sonra Fırat'ın doğusunda Resulayn'daki hedefleri vurmaya başladı. Beklenen bu operasyon öncesi sadece Batı'da değil ülkemizde de inanılmaz bir manipülasyon stratejisi izlendi.
Özellikle son operasyon üzerinden kinlerini kusan kimi 'ilerici' ve solcu yerli mandacılarımızın kendilerini sömürgeci karşıtı güçler diye pazarlamaya çalışması trajikomik kaçıyor.
İyi biliyoruz ki bu kesimlerin şizofrenik ve mutsuz bilinç dünyası, Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin bir asır önce yarıda kalan Misak-ı Milli projesini ABD'ye rağmen tamamlamaya yönelik bu tarihi hamlesini bir türlü hazmedemiyor.

***

Örneğin liberal emperyal muhayyilenin alternatifi diye hazır kıta bekletilen sol tandanslı 'son-er'lerden biri kulaktan dolma bilgilerle Atlantik'in ezberlerini tekrarlamış yine. Bol keseden sallaması yetmezmiş gibi Molla Kasımlığa özenip herkesi bir güzel sigaya da çekmiş. Deyim yerindeyse lafla peynir gemisi yürütmeye kalkmış.
Mustafa Kemal ve Mareşal Fevzi Çakmak gibi Milli Mücadele dönemi önderlerinin dediklerini sistemli bir şekilde perdeleyen bir emperyal bilinç var karşımızda. Daha 1918'lerde Lazkiye, Han Şeyhun, Halep, Tel Rifat, Azez, El Bab, Cerablus ve Menbic'den geçen sınırları ve Fırat'ın doğusunu 'milli savunma hattı' diye ilan eden 7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa değil miydi?
Şimdi Sayın Erdoğan'a okuma listesi öneren bu Lozancı mandacılara sormak lazım... 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandığında Suriye'deki Osmanlı orduları kimin komutasındaydı ve neredeydi? Bu savunma hatları Mondros ateşkesine rağmen daha sonra neden terk edildi. 28 Ocak 1920'de ilan edilen Misak-ı Milli'de, 18 Ocak 1919'daki Paris Barış Konferansı'nda ve hatta TBMM'nin 1921'deki oturumlarında bile haritalarımız içinde gösterilen Menbic, Halep, Azez, Han Şeyhun, Cerablus, İdlib ve Tel Rifat'tan neden 23 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Anlaşması ile vazgeçildi?

***

Üstelik Fransızlarla imzalanan 20 Ekim 1921'deki Ankara İtilafnamesi'ne göre Türkiye-Suriye sınırı Menbic'in kuzeyinden ve Cerablus'u da içine alan Sacur Nehri'nden geçiyordu. Mustafa Kemal Paşa, 7. Ordu Komutanı iken ısrarlı bir şekilde savunma hatlarımızın Han Şeyhun'un güneyinden başlayıp Cerablus köprüsünden geçtiğini vurgulamıştı.
3 Kasım 1918'de 2. ve 7. Ordulara gönderdiği talimatta Mustafa Kemal, "Suriye hududu Lazkiye'nin kuzeyinden başlayıp Han Şeyhun'un güneyinden geçerek doğuya doğru uzayıp gitmektedir" demişti.
Fevzi Çakmak Paşa da 14 Mayıs 1921'de Meclis'te yaptığı konuşmada "Düşman kuvvetlerini Antep önlerinden dağıtmak için Rakka, Menbic ve El Bab taraflarından Halep'in doğu ve batı yönlerine kadar olan bölgeyi kontrol altına aldık" açıklamasında bulunmuştu.
Şimdi Lozan parantezine alınan emperyal güçlerle mücadele yeniden başladı. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve son olarak Barış Pınarı Harekâtı bu mücadelenin birer cephesidir.
Sayın Erdoğan'ın devreye soktuğu strateji her açıdan 99 yıl önce Fransız ve İngilizlere terk edilen Misak-ı Milli sınırları içindeki savunma hatlarının yeniden tahkim edilmesidir.
Ancak 'ilerici mandacılarımız' bu direniş ruhunu her fırsatta yaftalamayı modernlik addediyor. Oysa Başkan Erdoğan'ı sigaya çekmeye kalkan hadsiz mandacıların önce maval okumayı kesmesi gerekir ki Misak-ı Milli dersinden geçebilsinler.
Ama ne mümkün!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA