Gözlerin Ankara'da yarın yapılacak Türkiye, Rusya ve İran arasındaki Suriye zirvesine çevrildiği bir dönemde Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'dan ilginç bir çıkış geldi.
Rus bakan önceki gün yaptığı açıklamada "Suriye'deki savaş bitti.
Sadece Fırat'ın doğusunda ve İdlib'de gerginlik yaşanıyor" dedi.
Araçlar yerine amaçlar üzerinden bu demeci analiz ettiğimizde realitenin Rus bakanın dediğinin tam tersi olduğunu görürüz.
Bu açıklamayla bir anlamda Rusya ve ABD, Suriye'deki mevcut statükonun Türkiye tarafından kabul edilmesini bekliyor.
Ne var ki Türkiye'nin hem Suriye'deki güçler hem de dışarıdan Suriye üzerine plan yapan aktörlerle savaşı daha yeni başlıyor.
Ve öyle görünüyor ki yeni süreçte bu mücadele daha da kızışacak.
Zira bu milletin seciyesi, dışarıdan dayatılan emperyal reçeteleri eskiden olduğu gibi şimdi de kabul etmeyecektir.
***
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan'ın ev sahipliğindeki
üçlü Suriye zirvesinde üç önemli başlık öne çıkıyor...
Fırat'ın doğusu, İdlib'in kaderi ve göçmen krizi.
Sayın Erdoğan, Rus lider
Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile Suriye'deki krizin çözümü için
beşinci defa bir araya geliyor.
İlk zirve
22 Kasım 2017'de Soçi'de yapılmıştı.
Ardından
4 Nisan 2018'de Ankara'da,
7 Eylül 2018'de Tahran'da ve son
olarak
14 Şubat 2019'da Soçi'de üç lider bir araya gelmişti.
Külliye'de yapılacak beşinci zirvede
sadece mevcut sıcak sorunlar değil Suriye'nin geleceğini belirleyecek olan
Anayasa Komisyonu'nun kurulması gibi hayati önemdeki siyasi başlıklar da masada olacak.
Astana ve Cenevre süreçlerinde aktif rol oynayan
Türkiye'nin öncelikli amacı
Suriye'de
kalıcı barış ile toprak bütünlüğünün sağlanması.
Bunun için de ilk olarak
çatışma ortamının sona erdirilmesi, mültecilerin geri dönüşü için gerekli şartların oluşturulması ve
kalıcı siyasi çözümün sağlanması gerekiyor.
Bu çerçevede Suriye'nin meşru temsilcileriyle rejim arasında devam eden müzakerelerin sonuçlandırılarak Anayasa Komisyonu'nun bir an önce çalışmalarına başlaması öngörülüyor.
***
Bu hedeflere ulaşmak hiç de kolay değil.
Çünkü
ABD, Rusya ve İran'ın farklı jeo-stratejik amaçlarını ortak bir noktada
buluşturmak hayli zor.
Türkiye, 2015'ten bu yana
Fırat Nehri'ni sınır kabul edip Suriye'nin batısı ve doğusunu paylaşan Rusya ve ABD ile Esad'ı kırmızıçizgi ilan eden İran'a karşı
eşgüdümlü ve çok boyutlu bir mücadele veriyor.
Mukayeseli gücünü devreye sokan Türkiye
hedeflerini zaman alsa da
birer birer gerçekleştiriyor.
Şimdi asıl merak edilen konu
Fırat'ın doğusuna yönelik operasyona karşı Rusya ve İran'ın nasıl bir tavır takınacakları.
Hemen şunu belirtelim ki İran da Rusya da
jeo-politik ağırlığından dolayı bu meselede Türkiye ile çatışmak istemez. Hem de ABD'nin onları hedefe koyduğu bir aşamada.
Bu yüzden, küresel mücadelenin giderek kızıştığı yeni dönemde Moskova ve Tahran için
Türkiye ile ilişkiler Suriye'yi de aşan stratejik bir önem arz ediyor.
Benzer yaklaşım ABD için de geçerli. Fırat'ın doğusunda Amerikan yönetimi eninde sonunda
Türkiye'nin dediği noktaya gelecek.
Şu an zamana oynayan ABD,
PKK/YPG'yi savunma adına Türkiye ile ilişkilerini bozma hatasına düşmeyecektir.
Ancak Türkiye'ye karşı oynadığı oyunlardan da vazgeçmeyecektir.
Aynı realite Rusya ve İran için de geçerli. Bu anlamda Rus bakan Lavrov'un dediğinin aksine Suriye'de savaş bitmedi. Özellikle
Türkiye için asıl mücadele daha yeni başlıyor.