Atlantik ve Asya arasındaki stratejik rekabetin giderek derinleştiği bir dönemden geçiyoruz. Bir anlamda yeni bir savaşın da temelleri atılıyor. Küresel tablo II. Dünya Savaşı öncesindeki belirsizlik ortamını aratmıyor.
Dünyanın çok kutuplu ve çok boyutlu bir evreye girdiği bu süreçte Türkiye, 2005'teki Afrika açılımından sonra bu kez 3 Ağustos 2019'da 'Yeniden Asya' stratejisinin açılışını yaptı.
Asya kıtasının en kapsamlı ve en geniş katılımlı forumu olan Asya İşbirliği Diyaloğu (ACD) Dönem Başkanlığı'nı (2019-2020) bu aydan itibaren Türkiye üstlenmeye başladı.
Asya kıtasındaki 33 ülkenin katılımıyla 2003'te oluşturulan ACD'nin başkanlığını yapacak olan Türkiye ekonomiden kültüre, sanayiden bilişime, spordan teknolojiye hemen her alanda yeni imkânlara kavuşacak. Bu kapsamda kısa, orta ve uzun vadeli planlarla Türkiye'nin küresel platformlardaki rolü ve işlevi daha da güç kazanacak.
***
Bize
Asya'yı sadece Çin ve Rusya'dan ibaretmiş gibi gösteren Atlantikçiler,
Türkiye'yi şimdiye kadar fazlasıyla oyaladı.
Bağımsız ve çok boyutlu bir politika izlediğimizde de hemen
'Türkiye eksen değiştiriyor' diyerek
jeo-psikolojik yaygara kopardılar. Çünkü vesayet sistemlerine halel gelmesinden korkuyorlardı. Dolayısıyla her hayalimizi daha filizlenmeden boğdular.
Oysa Asya'da
Çin ve
Rusya dışında başta Orta Asya Türk Cumhuriyetleri olmak üzere
Japonya,
Güney Kore,
Hindistan, Vietnam ve
Filipinler yanında
Endonezya, Malezya, Pakistan, Bangladeş ve Afganistan gibi Müslüman ülkeler de var.
Üstelik
yeni küresel merkez artık Atlantik değil. Dünyanın
ekonomik çekim alanı Trans-Atlantik'ten Asya'ya kayıyor. 2000'lerde Asya-Pasifik bölgesi
küresel ekonominin sadece 31,7'sine hâkimken
bugün bu oran yüzde 47,2'ye yükselmiş durumda.
19 yıl önce
ABD'nin küresel ekonomideki payı yüzde 25,1'den bugün yüzde
18,3'e düşerken
Avrupa'nın payı da yüzde
28,6'dan yüzde 20,4'e geriledi.
Dünya nüfusunun yarıdan fazlasını barındıran Asya aynı zamanda
Çin, Japonya ve Hindistan gibi en büyük beş ekonomi içindeki üç ülkeye de ev sahipliği yapıyor.
***
Daha spesifik verilere gelirsek...
Asya ile ticaretimiz 19 yıl önce 6,3 milyar dolardı. 2018 verilerine göre şimdi
64 milyar dolara ulaşarak on kattan fazla artmış ticaretimiz. Ama siyasi, askeri ve kültürel ilişkilerimiz
hâlâ eski
Atlantik kotalarına göre devam ediyor.
Zaten ticaret bakanlığımızın ilan ettiği
'İhracat Ana Planı'ndaki 17 hedef ülkeden 9'u (Çin, Hindistan,
Irak, Japonya,
Malezya, Güney Kore, Rusya ve Özbekistan) Asya'da bulunuyor.
Şu ana kadar Amerikan tandanslı
"Adriyatik'ten Çin Seddi'ne!" dışında kapsamlı bir Asya stratejimiz hiç olmadı.
Artık ithal politikalar yerine kendi
milli vizyonumuza uygun alternatiflere yönelmek
zorundayız. Zira '
Yeniden Asya' açılımı
kendimizi küresel bir aktör olarak konumlandırmak
bakımından da hayati bir önem
taşıyor. Umudumuz bu hamlenin dışişlerinin
öncülük ettiği
diplomatik bir inisiyatif olmayı aşarak milli ve küresel bir stratejiye dönüşmesidir.