ABD sonrası Suriye'nin alacağı şekil bir bakıma küresel jeo-politikanın da kaderini belirleyecek gibi görünüyor. Bu anlamda Suriye'den çekilme kararı 'terör ile savaşa' dayalı 18 yıllık stratejiyi kökten değiştirecek.
Zira İslam dünyasına İsrail'in merceğinden bakan neo-conların yaklaşımları ile Suudi parasına dayalı savaş siyasetini destekleyen liberal şahinlerin bütün stratejilerini çöpe atan Donald Trump, Ortadoğu siyasetinde üçüncü yolu temsil ediyor.
O yol da 'Önce Amerika' doktrini.
Eli zayıf olduğu için iki yıldır savaş lobisine boyun eğen ABD Başkanı biraz güçlenir güçlenmez ilk olarak generallerle yaptığı mantık evliliğini bitirdi.
Sırasıyla kabinesindeki H. R. McMaster (ulusal güvenlik danışmanı), James Mattis (savunma bakanı), Bennett McGurk (DEAŞ ile mücadele sözcüsü) ve John Kelly (Beyaz Saray özel kalem müdürü) ile yollarını ayırdı.
Çünkü Trump'ın asıl hedefi İran açılımı ile S. Arabistan, İsrail ve Türkiye'yi 'by pass' eden Barack Obama'nın kaos siyasetini tersine çevirmekti.
***
Bu amaçla
ilk ziyaretini Mayıs 2017'de Riyad ve Tel
Aviv'e yaptı. Türkiye'yi ise fazla
öne çıkarmadı.
Türkiye'ye yakın ulusal güvenlik danışmanı
Michael Flynn'e yönelik linçten gereken dersi almıştı.
Ancak S. Arabistan ve İsrail'in durumdan vazife çıkarıp vahşet estirmeleri nedeniyle
rotasını yeniden Türkiye'ye çevirdi.
Kuşku yok ki Trump, en büyük rakipleri Çin ve Rusya ile mücadele etmek yerine ABD'nin 11 Eylül 2001'den beri
periferik savaşlara gömülerek güç, para ve itibar kaybettiği inancında.
Bu yüzden ABD Başkanı Suriye'den çekilme ile birlikte aslında
teröre karşı savaşın da bittiğini duyurmuş oluyor.
Zaten iktidara gelir gelmez
Haziran 2017'de CIA'nın Suriye'deki operasyonlarına son verdi. Şimdi de Pentagon'u Suriye'den çıkarıyor.
Ve geldiğimiz noktada İsrail ve Suudilere "
Hayır artık sizin için bir şeyler yapmayacağım. Kendim için çalışacağım" diyor.
Dolayısıyla bu iki aktörün pervasız davranışlarının yol açacağı yeni zorlukların farkında.
Hatta düşük ihtimal de olsa
Riyad ve Tel Aviv'in İran saplantısının bir ABD-Rusya savaşını tetikleme riski bile var.
Bütün olasılıkları düşünen ABD Başkanı bu bağlamda sadece Pentagon'un taşeronu YPG'yi satmıyor, Suudiler ile İsrail'den de yüz çeviriyor.
***
Yoksa
CENTCOM generali Joseph Votel gibi
Benyamin Netanyahu'nun
Ulusal Güvenlik danışmanı
Yaakov Amidror da Trump'tan beklenmedik
bir yumruk yediklerini
söyler miydi? Kim ne derse
desin
Bush ve Obama'nın Amerikası İslam dünyasının
çelik çekirdeği Türkiye'ye karşı
tarihi bir stratejik yenilgi aldı.
Bu realiteyi en iyi fark eden isimlerden biri de Trump. Bu yüzden
İsrail, Körfez ve ABD'deki savaş lobisinin bütün tezgâhlarına rağmen Türkiye'den vazgeç(e)medi.
Nitekim
Dışişleri Bakanı Mike Pompeo hem de Mısır ve Suudi Arabistan'da "Türkiye'nin sınırlarını ve halkını
koruma gerekçesini anlıyoruz. Suriye'den çekilmeyi Ankara ile birlikte koordine edeceğiz" demek zorunda kaldı.
Bu açıklamayı, Trump'ın ABD ve Ortadoğu'daki
Türkiye karşıtı şer ittifaklarına yönelik kritik ve son uyarısı diye okumak lazım.