Rusya'nın Suriye ve İran eksenli Ortadoğu stratejisinde ABD'nin kaotik politikalarına yönelik sert tutumunu İsrail söz konusu olunca perdelemesi dikkat çekiyor.
Oysa Rusya'nın Eylül 2015'te Suriye'ye asker göndermesi Ortadoğu'da büyük devletler arasında yeni bir mücadele çağının da işareti olarak okunmuştu. Uluslararası toplumda, Moskova'nın ABD, İsrail ve Avrupa'nın izlediği siyasete karşı durarak ne pahasına olursa olsun Tahran ve Şam merkezli çıkarlarını koruyacağına dair inanç hâkimdi. Zira Rus dış politikası, SSCB'nin ABD'ye karşı Afrika, Asya ve Latin Amerika'daki vekâlet rejimlerini desteklediği o eski Soğuk Savaş günlerine geri dönmüştü.
1990'lar boyunca Kremlin, Sırbistan'daki Rus yanlısı Slobodan Miloseviç rejimine destek vermekten acizdi. NATO'nun 1995'te Bosnalı Sırpları bombalamasına engel olamadı ve yine dört yıl sonra 1999'da Kosova'nın kaderi belirlenirken NATO'nun Sırbistan'a saldırmasına karşı koyamadı.
2000'lerde de 'Renkli Devrimler' ile Kırgızistan, Gürcistan ve Ukrayna'daki iktidar değişikliklerine karşı seyirci kaldı. Bu eylemsizlik hali, zayıf düşen Rusya'nın akıllarda iz bırakan en somut kanıtlarıydı.
***
Rusya'nın güçsüzlüğü üzerine eski Sovyet cumhuriyetlerinden
Ukrayna ve
Gürcistan NATO üyeliğine başvurdu.
Ne de olsa
'bir gücün büyüklüğü dost ve müttefiklerini savunma kapasitesiyle ölçülüyordu' ve bu yıllarda
Rusya bunu pek yapabilecek gibi görünmüyordu. Ancak
2008'deki Gürcistan Savaşı'ndan sonra Rusya hareketlenebildi.
2011'deki Suriye iç savaşı ve 2014'teki Ukrayna krizleriyle birlikte
ABD'nin politikalarına itiraz eden Rusya
yavaş yavaş gücünü göstermeye başladı.
Bu dönemde Kremlin, temel politikasını
ABD'nin tek kutuplu küresel egemenliğine itiraz şeklinde formüle etti. Bu bağlamda, Ukrayna'da ABD liderliğindeki bloğu bozguna uğrattı.
Ardından 2016'da
İran ve
Türkiye ile yakın işbirliğine girerek
ABD'yi adeta Suriye'de 'by pass' etti.
Şimdi de İran'a yönelik kuşatma stratejisinde
AB ile birlikte ABD'ye karşı yeni bir mücadele vermeye hazırlanıyor.
***
Ancak Rusya'nın özellikle
Suriye'de Tel Aviv ile oluşturduğu 'ilan edilmemiş ittifak' stratejisi, İran-İsrail gerginliğinde
aktif bir tavır gösterememesi ve son
olarak
İsrail'in Filistin'e yönelik terör ve soykırım politikası karşısındaki pozisyonuyla AB'nin bile gerisine düşmesi, Kremlin'e yönelik kuşkuların artmasına
yol açıyor. Artık birçok Avrupa başkentinde
İsrail'in boykot edilmesinin tartışıldığı bir süreçten geçiyoruz.
Ayrıca İsrail, BM'de sadece ABD ile birkaç Asya ve
Afrika ülkesinin lehinde oy verdiği bir küresel tecritle karşı karşıya.
Böyle bir dönemde, uluslararası statü kaybı ve
meşruiyet krizi içindeki İsrail'in imdadına yetişen bir Rusya görüntüsü var karşımızda.
Rusya, Suriye'de Türkiye ile yakaladığı konsensüsün bir benzerini
Filistin ve İran krizinde de inşa etmek zorunda.
Yoksa
1 milyar 400 milyonluk İslam dünyası yerine İsrail'e arka çıkan ABD'nin uğradığı
stratejik hezimetin bir benzerini de Rusya yaşayacaktır.