Batı'nın emperyal statükoya ayar vermeye yönelik bütün çabaları hüsranla sonuçlanıyor.
Astana ve Ankara süreçleriyle Suriye'de ivme kazanan barış girişimini sabote etme gayretleri akamete uğrayan ABD ve müttefikleri, ikinci büyük hezimetlerini Kore Yarımadası'nda yaşadı.
Özellikle Kuzey ve Güney Kore liderlerinin önceki gün 65 yıllık savaş haline son veren buluşmaları, önümüzdeki dönemde Asya-Pasifik'te ABD'nin etkisini azaltırken Çin ve Rusya'nın nüfuzunu daha da artıracaktır.
Zira Malezya, Vietnam, Endonezya ve Filipinler'e uzanan Güney Çin Denizi'nden Sarıdeniz ve Doğu Çin Denizi'ne yayılan devasa alanda Pekin ve Moskova'nın katkılarıyla hayata geçen Kore barışının tetikleyeceği yeni güç mekanizması, küresel denklemlerdeki taşları yerinden oynatacaktır.
Çin'in Mavi Sular ya da İki Okyanus projesine uygun olan bu jeopolitik atağın sarsıntısı, en çok da Pasifik'in (Büyük Okyanus) öte yakasındaki ABD'de hissedilecektir.
***
Suriye ve Kore'deki barış çabaları ile ivme kazanan yeni küresel inisiyatifin bu evresinde
Rusya, Çin, Türkiye ve
İran gibi aktörler arasındaki işbirliği sadece
Ortadoğu'da değil Orta Asya, Doğu Avrupa, Balkanlar ve Uzak Doğu'da ABD ve müttefiklerinin varlıklarını her geçen gün daha çok tartışmalı hale getiriyor.
Nitekim Atlantik medyası bile Kore'deki barışın bu noktaya ulaşmasını
'ABD faktörünün yokluğuna' bağlayarak, "Çin, Kuzeydeki askerlerini çekti. Sıra ABD'nin Güneydeki 28 bin askerinde" diye yazıyor.
***
Atlantik dünyası, mevcut statükonun sürdürülebilir olmadığını görmenin paniği içinde.
Ama bir yandan da Batı'nın sarsılan prestijini kurtarmak için barış girişimlerini
'World of Disorder/Dünya Düzensizliği' diye karalıyorlar.
Oysa Batılı küresel sistemden
çok kutuplu bir düzene doğru gidiyor dünya.
Bunu hem Kore ve Suriye'de devreye giren barış süreçlerinden hem de Türkiye, Rusya, Çin ve İran gibi aktörler arasındaki
çözüm üretici ve statüko karşıtı diplomasiden görmek mümkün.
Örneğin
23 Nisan'da Pekin'e giden Rusya Dışişleri Bakanı
Lavrov, "Dış politikadaki
en önemli önceliğimiz Çin ile küresel
ve stratejik işbirliğidir" çıkışında bulundu.
5 Nisan'da Moskova'ya giden
Çin Savunma Bakanı Wei Fenghe ise
"Buraya,
ABD'ye Çin ve Rus silahlı kuvvetleri arasındaki yakınlığı göstermek için geldik" diye meydan okumuştu.
Moskova'da buluşan Türk, İran ve Rus dışişleri bakanları da dün
ortak bir deklarasyonla ABD ve Fransa'nın Suriye'yi bölme çabalarına izin vermeyeceklerini ilan etti.
***
Bu tablo her şeyi özetliyor. Yoksa CIA eski direktörü Panetta, "ABD sistemi kontrol dışına çıktı" diye serzenişte bulunur muydu?
İşte bu yüzden
NATO'daki Türkiye paniği giderek derinleşiyor. BM'de
Rusya ve Çin'i 'by-pass' etme projesi devreye
sokuluyor. Trump ile tayfası
zayıf halka gördükleri İran'a nefessiz yükleniyorlar.
Hâlbuki savaşı çoktan kaybettiler, bu son çırpınışları da fayda etmeyecek.
Atlantik'in sahada ve masada
kaybediş öyküsünü merak edenler
Harlan K. Ullman'ın 2017'de çıkan '
Anatomy of Failure: Why America Loses Every War It Starts' adlı kitabını okuyabilir.