ABD'nin kurduğu küresel sistem ile mücadelesi şimdi de müttefikleriyle savaşına dönüştü.
Askeri, siyasi ve ekonomik açıdan Rusya, Türkiye ve Çin'e diş geçiremeyen Amerikan yönetimi öfkesini Atlantik'in öte yakasındaki ev halkından çıkarıyor.
Bu üç rakibe karşı müttefiklerinden istediği randımanı alamayan ABD, AB'ye karşı yeni terbiye biçimi olarak terör kozu ve NATO'yu dağıtma tehdidinden sonra bu kez ticaret sopasını devreye soktu.
ABD Başkanı Donald Trump'ın demir çeliğe yüzde 25 ve alüminyuma yüzde 10 ithalat vergisi getirmesinin nihai hedefinin, 1957'de çelik ve kömür birliği olarak kurulan bugünkü AB'yi Çin'e karşı ticaret savaşında yanına çekmek olduğu çok açık.
***
Zira iyice köşeye sıkışan ABD'nin elinde başka silahı kalmadı.
Son olarak
Rusya,
Çin ve Türkiye ittifakını
sabote etme çabaları da sonuçsuz kaldı.
Pekin'i yanına çekme gayretlerine Çin yönetimi,
"Rusya ile ilişkilerimiz dağ gibi sarsılmaz" yanıtıyla cevap verdi.
Rusya ise
AB ve ABD'nin ekonomik kuşatmasına karşı Türkiye'nin dünya pazarlarına açılan can damarı olduğunun farkında.
Bu nedenle ABD'nin
jet krizi provokasyonuna kanmayan ve sunduğu
elma şekerlerine iltifat etmeyen
Kremlin, Ankara'nın kendileri için vazgeçilmezliğini,
"Türkiye'yi olası bir nükleer saldırıya karşı savunma güvencesi" vererek dile getirdi.
***
Aslında Atlantik'in her iki yakası 2003 Irak işgalinden bu yana
ayrı telden çalıyor.
'Herkes herkesin kurduna' dönüşmüş durumda.
ABD, Avrupa'da özellikle
Almanya ve İngiltere'yi hedefe koymuş görünüyor.
Çünkü Almanya,
Rusya ve Türkiye projelerinde başarısız
oldu.
İngiltere de onca ikaza rağmen
Çin'den vazgeçmedi.
ABD Başkanı Trump, göreve gelir gelmez ilk iş olarak
Ocak 2017'de Trans Pasifik Ortaklığı (TPP) ve
Mart ayında da Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşmalarını iptal etti.
AB'nin 25 üyesi ise geçen yıl
NATO'ya karşı PESCO adıyla kendi ortak savunma örgütlerini kurma kararı alarak Trump'a meydan okudu.
***
AB'ye hâlâ büyükelçi atamayan Donald Trump ile Avrupa ülkeleri arasındaki
görüş farklılıklarının gelecekte
daha da keskinleşmesi
bekleniyor.
Öne çıkan sorunları şöyle özetlemek mümkün...
NATO'nun yapısı ve işlevi,
serbest ticaretin korunması, iklim değişikliği,
İran nükleer antlaşması, Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınması, DEAŞ sonrası
Suriye stratejisi,
Kuzey Kore krizi,
Çin ile ilişkiler ve
Rusya'ya ambargolar...
***
Hasılı kelam,
ekonomik alt yapısı Protestanlığa (Max Weber) ve
siyasi alt yapısı da Katolikliğe (Carl Schmitt) dayanan Atlantik uygarlığı, her iki
cephede de kaos ve ırkçılığa
gelip demirlemiş halde.
Bu anlamda ABD ve AB'nin dayandığı bütün ideolojik, askeri, ekonomik, felsefi ve kültürel değerler bir bütün olarak erozyona uğruyor.
Batılı halklar bile kapitalist ve liberal değerlere olan inançlarını kaybetmiş halde.
Hemen herkes Atlantik'in
Roma gibi çöküş sürecine girdiği kanısında.
Burada akıllara takılan soru ise
temelleri sarsılan ABD'nin Gorbaçov'unun kim olacağı?