Ortadoğu'da başını Rusya ve ABD'nin çektiği yeni bir evreye, farklı ittifaklar ağına ve real-politik ilişkiler sürecine giriyoruz.
Bütün değerlerini çiğneyen Atlantik bloğu, yeni dönemde darbecilikten iç savaşlara, ambargolardan mali operasyonlara, terör örgütlerinden diplomatik suikastlara kadar hemen her tür kirli tezgâhı devlet politikasına dönüştürmüş halde.
Irak'ın kuzeyindeki referandumdan sonra bu kez Suriye'nin Rakka kentinde ABD sponsorluğundaki 'algıların stratejik manipülasyonu' gösterisini izledik.
Rakka'da terör örgütüyle sergilenen birliktelik 'medeni' ABD'nin vahşi yüzünü bütün çıplaklığıyla ortaya çıkardı.
CNN gibi Amerikan kartel medyası da Rakka'da Öcalan posterleriyle geçit töreni yapan YPG'li teröristlere güzellemeler düzdü.
CNN'e konuşan kadın militanlar, "Biz sadece DEAŞ'a karşı değil Öcalan'ın özgürlüğü için de savaşıyoruz" diyerek gözdağı verdi.
***
Gezi'den bu yana
Türkiye ile savaşan Atlantik,
15 Temmuz darbe girişiminden sonra artık açık oynuyor.
Atlantik'in
AB kanadındaki savrulma artarken ABD ve Türkiye arasındaki
çatışma ise giderek kızışıyor.
Özellikle
Rusya ile S-400 sözleşmesi ve İran ile girilen yeni süreç,
'game changer/oyun değiştirici' bir adım olarak
görülüyor.
NATO üyesi Türkiye, darbecilere kol kanat geren müttefiki Batı'ya karşı güvenliğini
Rus silahları ve Fars dostluğuyla sağlıyor. Tablo bu kadar ironik!
***
Mevcut dünya sisteminde
ittifaklar ve ilkeler alt üst olmuş durumda.
Sadece Türkiye'ye karşı değil dünyada da
Washington'ın jeo-politik darboğazı her geçen gün derinleşiyor.
Ortadoğu, Asya ve Avrupa'daki
Amerikan güvenlik sistemi kökten sarsıldı.
R. Waldo Emerson, J. R. Lowell ve T. Parker gibi düşünürlerin kurduğu 160
yıllık '
The Atlantic' dergisi son sayısında
"
ABD düşüncesi ölüyor mu?" diye
boşuna manşet atmadı.
Gerçekten de ABD son yıllarda hızla
'medeni bir ölü'ye dönüşüyor.
Zira herhangi bir rakibin ortaya çıkmasını önlemeye yönelik
'Brzezinski doktrini' çöktü.
Çin, Rusya, Türkiye ve İran aynı anda yükselişte.
ABD'nin kâbusu olan
'iki uygarlıkla savaş' riski şimdi ikiye katlanmış durumda.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bunu,
'Policentric-Post West World Order/Çok merkezli Batı sonrası dünya düzeni' diye tanımlıyor.
***
Oysa
Kissinger ekolü barışın sadece
'bir hegemon veya güçler dengesi' ile kurulabileceğine inanırdı.
Hegemon yoksa sistem 'güçler dengesi'yle yönetilirdi.
ABD'nin çekilmesiyle boşalan yeri şimdi diğer aktörler dolduruyor.
Nitekim ABD'nin Dışişleri Bakanı
John Kerry, Kasım 2013'te
"Monreo Doktrini dönemi sona erdi" demişti.
Bu tarihi açıklama, Amerika'nın hegemon olma arayışını terk ettiğinin itirafıydı.
Ancak
Beyaz Saray'daki bazı dış politika elitleri bu gerçeği kabul etmede hâlâ çok zorlanıyor.
Geri çekilirken
kundakçı ve şantajcı bir stratejiyle her yeri ateşe vererek intikam
almaya çalışıyorlar.
Bu anlamda
Rakka'daki manipülasyonu, ABD'nin 'hegemonik ölümü'nün ilanı olarak okumak lazım.
Çünkü Türkiye'ye karşı her tezgâhı çökertilen
ABD'nin cephanesinde terörden başka silahı kalmadı.
Onun da kurşunu tükenmek üzere.