Aslında köşemiz gazetenin haber içeriğine yönelik eleştirileri paylaşmak ve değerlendirmekle yükümlü, ama kimi zaman bazı konuların özel durumu nedeniyle gelen övgülere yer vermek de aynı ölçüde önemli.
Dört kadın okurumuzdan gelen mesajlar bu yüzden anmaya değer. Hepsi de gazeteyi "kadına şiddet" meselesini gündemde tuttuğu için tebrik etmekte. Gün geçmiyor ki bu ülkede, herhangi bir yerde bir kadına saldırı, dayak, dövme hadisesi yaşanmasın. Kültüre yapışan bu hastalığın teşhiri ve yok edilmesi, medyayı da kapsayan bir kampanyayı acil ve sürekli kılmakta.
Okurlarımız "Çok iyi yapıyorsunuz, nerede böyle tiksindirici olay olmuşsa es geçmiyorsunuz, ama yargıdaki takibini de yapın" mealinde özetlenebilecek bu mesajları iletirken, 22 Ocak Salı tarihli gazetenin ortasında neredeyse tam bir sayfayı kaplayan haberleri zikrettiler. "Kurtarın çığlığı bürokrasiye takıldı" başlıklı haberde aldığı tüm tedbirlere rağmen, bazı bürokratik gecikme ve engeller yüzünden, boşanmak istediği kocası tarafından öldürülen kadının acı öyküsü ile o haberin hemen altındaki, Emine Yayla isimli kadının polise şikâyet ettiği eşi tarafından katledilmesinin haberi okurlarımızı etkilemişti.
25 Ocak tarihli gazetedeki, karısını kıyasıya döverken kalp krizi geçiren ve onun tarafından kurtarılan kocayla ve bir park etme tartışması yüzünden işyeri sahipleri tarafından hastanelik edilen kadınla ilgili haberlere de aynı yönde övgü (haber üzerinden şiddete kınama) mesajları aldım.
Gazetenin şiddet gören, ezilen, mağdur olanın uğradığı haksızlıkları ısrarla ve usanmadan haber yapması, hele bu "toplumsal maraz" alanında yaşananları duyurması büyük önem taşıyor.
Ama bazı haberlerde de hakkaniyete yeterli özen gösterilmediğine de dikkat çekmek gerekiyor.
Temel ilkemiz şudur: "Yargı kararı kesinleşmedikçe, bir sanık suçlu ilan edilmemelidir.
Haberlerde ve yorumlarda suçluymuş gibi değerlendirmeler yapılmamalıdır."
Başlık ve haber dilinde bunu ıskalayan yaklaşımlar, mağduriyet üretmekte.
Üç haberle ilgili okur uyarıları bu konuyla ilgiliydi. 26 Ocak tarihli gazetenin iç sayfasında alt alta yer alan iki "adliye" haberi üzerinde bu eleştiriler yoğunlaştı. Melek'i Öldürenler Yine Tutuklanmadı başlıklı haberde eşi ve eşinin ailesi tarafından dövüldüğü iddiasıyla kaldırıldığı hastanede ölen bir kadının öyküsü anlatılmaktaydı. Gelişme ne olursa olsun, başlık bir peşin hükmü, bir nihai yargıyı anlatıyor.
Gelen eleştiri haber başlığıyla ilgili ve haklı. Metni okuyunca başlıktaki ifadenin aslında ölen kadının ağabeyine ait olduğu anlaşılıyor.
Yani, o ifadenin başlıkta -en azından- tırnak içinde verilmesi gerekirdi.
Aynı eleştiri hemen altındaki, 13 Yaşındaki Kızını Satan Babaya 29 Yıl Hapis İstemi başlıklı haberde de geçerli. Bu da bir dava haberi; ama başlık daha en baştan babanın kızını "satmış" olduğunu kabul etmemizi istiyor. Oysa, o ifade yerine "kızını satmaktan 29 yıl hapis istemi" mealinde olmalıydı.
Benzer bir nokta 24 Ocak tarihli gazetede Turnikelerden Büyük Vurgun başlıklı haberde, İETT metrobüs duraklarından elde edilen geliri zimmete geçirmekle suçlanan üç şüphelinin isimlerinin ve birinin resminin kullanılması konusunda da geçerli. Haberin ilk cümlesi peşin hüküm içeriyor. Fotoğraf kullanmaktan da böyle hallerde uzak durmak gerekir.
Yargı süreçleri noktalanıncaya kadar her yurttaşın kişilik haklarına azami özen gösterilmeli.
Unutulmasın, internet çağı içinde bu tür kimlik ve görseller yok edilemiyor; beraat hallerinde de kişileri bir hayalet gibi takip ediyor.
Her sonucu hesaba katarak sorumlu habercilik yapılmalı.