Van depreminde DHA'da çalışan iki değerli meslektaşımızı kaybettik. Facia elbette meslek ayrımı yapmıyor. Deprem herkes için riskli. Ama, habercilik, doğası gereği, risk katsayısı yüksek bir meslek.
Son felaket ardından eleştiri oklarını resmi makamlara ve yetkililere yöneltmek doğal.
Her deprem, inşaat sektörü ve bürokrasideki ahlak boşluklarını, yolsuzluk ve açgözlülüğü teşhir ediyor. Esas sorunu gözlere sokuyor.
Gelgelelim, halkın haber alma hakkı adına iş yapan medyanın da özellikle bu iki acı can kaybı ardından bir özeleştiriye ihtiyacı var. Konu, ülkemizde tehlikeli alanlarda görevlendirilen habercilerin can güvenliğinin dikkate alınmaması ile ilgilidir.
Özlük haklarının bu açıdan zayıf olduğu bir sektördeyiz. Oysa medya kuruluşlarının yönetimleri, riskli bölgelerden (savaş, açlık, isyan, salgın, doğal afetler vs) yapılacak haberciliğin kalitesi kadar, o habercilerin güvenlikleri ve hayat sigortaları ile de aynı ölçüde ilgilenmeli. Çünkü, mevcut rekabet ve iş piyasası koşullarında habercilerin taleplerinde ısrar etme lüksü yok. Öte yandan, Türkiye'deki sigorta şirketlerinin bu tür kısa süreli işlemlere hiç istekli olmadığı da bilinen bir gerçek.
Tehlikeli alanlardaki risklerin önlenmesi veya azaltılması için bazı kuralların olduğunu biliyoruz.
Örneğin, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), güvence, koruma ve tazminat konularında sekiz ilke belirlemiş durumda.
1. Kararlılık: Medya yönetimleri, yetkili makamlar ve haberciler, tehlikeli bölgelerdeki riskleri anlamak ve azaltmak için birbirleriyle istişare içinde olmalı, yararlı bilgileri takas etmelidir.
Alınacak riskler, sıkı hazırlık ve sigorta gerektirir.
2. Özgür irade: Tehlikeli bölgelerde habercilik görevi, kişisel kararlara da bağlı olmalıdır. Risklerden ötürü haberci gerekçe dahi göstermeden bu görevi kabul etmeme hakkına sahip olmalıdır.
Aynı şekilde, "sahada" görev halinde iken de haberci veya editör karşılıklı istişarenin ardından tek veya çift taraflı olarak işi sone erdirebilir.
Editörler habercilerine fazladan risk almayı gerektirecek baskılar kurmaktan uzak durmalıdır.
3. Tecrübe: Tehlikeli bölgede habercilik özel beceri ve tecrübe gerektirir; dolayısıyla editörler tercihlerini olgun, sakin, bu tür işe alışkın habercilerden yana kullanmalıdır. "Çaylaklar" göreve yalnız gönderilmemelidir. Editörler görev dönüşü habercilerle söyleşmeli ve tecrübeleri bilgi dağarcığına eklemelidir.
4. Hazırlık: Düzenli eğitim, risklerin azalmasına yardımcı olur. Editörler, ulusal veya uluslararası kuruluşların bu alandaki özel eğitimlerinden ekiplerini yararlandırmalıdır.
5. Malzeme: Editörler, bölgeye gönderilen habercileri "tehlike"nin türüne göre gerekli malzemelerle (kask, walkie-talkie, sinyal cihazı) donatmalıdır.
6. Sigorta: Tehlikeli bölgelerde görev yapacak haberciler hastalık, bedensel zarar ve ölümlere karşı mutlaka sigortalanmalıdır.
Bu önlemler haberci işe başlamadan alınmalıdır.
7. Psikolojik yardım: Medya yönetimleri, görev dönüşü psikolojik yardıma gerek duyan habercilerin taleplerini karşılamalıdır.
8. Yasal koruma: Tehlikeli bölgelerde yaralanma ve ölüm halinde, medya yönetimi, sorumlulara karşı tüm yasal haklarını kullanmalıdır.