Dikkatli okurumuz Sabri Ayçiçek, yine içindeki kargaşa nedeniyle bulmacaya dönmüş bir haberi kuyruğundan yakalamış. Bu haber benim de dikkatimi çekmişti, ama sözü okurumuza vermek en doğrusu.
Önce habere bakalım.
Haberin baş sayfa spotu Edirne Lalapaşa'da servis bekleyen kardeş iki öğrenciyi öldürüp annelerini ve bir başka öğrenciyi yaralayan şahsın yakalandığını aktarıyordu. Sırtından Vurdu! başlığı altındaki kısa spotta, zanlı A.Ö.'nün 7 yaşındaki Batuhan'ı kaçarken sırtından vurduğu ayrıntısına da yer verilmişti.
İç sayfada 'Köyde Birkaç Kişiyi Daha Vuracaktım' başlığı altında haberin daha geniş biçimi okurlara sunulmuştu.
Bir fotoğraf öldürülen Özden ve Can Atan kardeşlere aitti.
İsimleri hemen altta yazılmıştı.
Bir diğer küçük fotoğrafta görülen gözlüklü kişinin adı da Selvet Can olarak belirtilmişti.
Ayçiçek diyor ki:
"Küçük resmin altında Selvet Can baba olarak gözüküyor. Ama haberde Selvet Atan 'anneleri' olarak sunulmuş. Haberin son paragrafında ise manzara hayli değişiyor ve Önder-Selvet Can çiftinden bahsediliyor. Selvet Can baba, Selvet Atan anne ise Önder kim o zaman?"
"Ayrıca baş sayfada sırtından vurulduğu yazılı olan çocuğun adı Batuhan olarak geçiyor. Oysa içerdeki haberde böyle bir isim yok!"
Hakikaten arap saçı gibi bir durum.
Okura ben de ilave edeyim.
Haberin son bölümünde zanlının "7 yaşındaki Burhan'ı.. arkasından vurarak öldürttüğü" gibi bir cümle var. Peki bu Burhan da nereden çıktı, diye sorarak habere geri dönünce, fotoğrafı görülen maktul Can Atan'ın aslında Burhan Can Atan olduğunu anlıyoruz.
Muhabirler Murat Savaş ve Müslim Sarıyar.
Savaş'tan "işin aslı"nı sordum.
Aldığım bilgilerle bu kargaşaya şimdi bir son vereceğimi umuyorum.
* Batuhan diye biri yok. Sırtından vurulup ölen Burhan Can Atan.
* Ailenin soyadı Atan. Annenin adı Selvet, babanınki Önder.
* Fotoğrafta görülen gözlüklü erkek, Selvet Can değil. (Zaten Can soyadlı biri veya Önder-Selvet Can çifti yok bu olayda!) Doğrusu, Önder Atan olmalıydı.
Peki bu kadar kargaşa nasıl bu haberde "başarılmış"?
Murat Savaş ve Müslim Sarıyar olayı birbirlerinden kopuk olarak, iki ayrı yerde (biri adliyede, öteki köyde) takip etmişler. Haberlerini de derlenip toparlanmak üzere İstanbul'a göndermişler. Ne olduysa İstanbul'da editör masalarında olmuş.
Okurlara "verilen rahatsızlık" da cabası!