SABAH köşe yazarı Nazlı Ilıcak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) KaradumanTandoğan kararı ile ilgili haberi eleştiren Okur Temsilcisi'nin yanıldığını iddia etti, geçen Salı günkü "SABAH doğruyu yazdı" başlıklı yazısında.
Okur Temsilcisi de yanılabilir, hata yapabilir.
Ama Ilıcak'ın iddiası doğru değil.
Çok basit bir nedenle.
Ben "SABAH'ın haberi yanlıştır" yargısına varmadım.
Haberi yetersiz buldum.
İkisi farklı şeyler.
Okur yanılgısını önlemek için tekrar edeyim:
Mahkeme, iki öğretmenin başvurusuna dört temel Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) kriteri açısından baktı. Bunlar, "din/vicdan özgürlüğü", "mal ve mülkiyet kaybı," "ayrımcılık" ve "yargı önünde eşitlik" idi.
İlk üçü ile ilgili "karar" 3 Nisan 2007'de verilmişti. Bu "karar", mahkemenin 3 Haziran 2008'de çıkan, dördüncü kriterle ilgili "ihlal" hükmünü de içeren beş sayfalık metninde yer aldı. Ancak, 3 Nisan 2007 tarihli "başvuru kısmen kabul edilemez" (kısmen ret) faslı Türkiye'de haber olarak yayınlanmamıştı. Yani bu dava neyin nesidir kamuoyu bilmiyordu.
Türkiye'de okurlar Karaduman-Tandoğan davasından 4-5 Haziran tarihinde haberdar oldu.
Sonucu nasıl olursa olsun, AİHM kararları -özellikle başörtüsü/türban konusunda-haber değeri taşır. Bu kararlar hukuk metni olarak bütünlük de arzederler. Gazetecinin sorumluluğu, kararın içeriğini bütünlüğü bozmadan, arka planıyla okurlara sunmaktır.
SABAH haberi yanlış veya çarpıtarak değil, geçen hafta yazdığım gibieksik vermiştir. Bu önemli haber çok daha ayrıntılı olmayı hak ediyordu.
Başka gazeteler nasıl vermiş, benim eleştiri menzilim dışında.
Ben bu gazetenin haberine bakarım. Okurların yanıltılmaması için bu itirazı gerekli buldum.