Son dönemde bu köşede ısrarla vurgulanan bir husus var.
Editoryal bağımsızlık.
Tartışmalar bu gazete sahip değiştirdiğinde yoğunlaştı. SABAH, rakipleri tarafından yoğun bir suçlama salvosuna maruz kaldı. "İktidar organı" gibi yaftalar yapıştırılmaya çalışıldı.
Çalışılıyor.
Bu köşede altı net çizildi: Kuralsızlığı kural edinmiş, mesleki ahlaksızlıkla gelgitler yaşamayı huy edinmiş Türk basın sektöründeki rekabette, habis suçlamalar sıradan -ve "organize"-işlere dönüşmüştür.
Bunlar sadece okurların basından biraz daha soğumasına, illallah demesine yol açmaktadır.
Esas olan, suçlamalara cevap yetiştirmek değil, işi en iyi şekilde yapmaktır.
En iyi cevap, mesleğin onuruna, şanına yaraşır bir gazetecilikle her gün okurun karşısına çıkmaktır.
İşini iyi yapan gazete sonunda kazanır.
Çünkü okur aptal değildir: Kim ahlaklı, kim ahlaksız; kim dürüst, kim riyakâr gayet berrak görmektedir. Siciller de ortadadır.
Formül basittir:
Haber değeri taşıyan her gelişmeyi, orasını burasını bozmadan, "acaba sonucu ne olur?" diye korkmadan, adalet ve vicdandan hiç kopmadan okura sunmak.
En çok haberi en iyi veren gazete olmak.
Gazeteyi dürüst, taraf tutmayan, meslek dışı misyon gütmeyen gazetecilerin çıkardığını her gün yeniden kanıtlamak.
Gerisi kuru gürültüdür.
İşimiz haber, okur bizi günün sonunda neyi nasıl verdiğimize, neyi acaba neden vermediğimize göre tartar; gazeteyle ilişkisini buna göre sürdürür.
Bu köşeden birkaç hafta önce açık çağrı yapıldı, "size taraflı olunduğu izlenimi veren hata ve eksikleri somut olarak bildirin" diye.
Hafta içinde okurlar bu eksende iki konu üzerinde yoğunlaştı.
İş adamı Remzi Gür, geçen hafta ortasında, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından "rüşvet vermeye teşebbüs etmek"ten bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ceza, sabıkası olmadığı için on aya indirildi ve ertelendi.
Gür, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde CHP milletvekili Mehmet Yıldırım'a TBMM oylamasına katılması karşılığında "rüşvet" teklif etmekle suçlanmıştı.
Remzi Gür, kamuoyunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yakınlığı ile tanınıyor.
Haber, 28 Mayıs Çarşamba günkü belli başlı gazetelerde -çoğu ön sayfadan-verildi.
Ama okurlar, haberi SABAH'ta bulamadı.
Bazı okur tepkileri:
"Bunun sizce haber ö nemi yok mu? Sansür mü var? Kollama mı?" (Ali Tatar)
"Gazeteyi okudum önce, sonra haberi tesadüfen internette okudum. Kendime, 'acaba neden Sabah alıyorum' diye sordum sonra. Ben ülkemin en önemli haberlerini gazetemde görmeyeceksem neden alayım? Paramın karşılığını haber okuyarak almak isterim.." (Mustafa Kılınç)
"Tarafsız yayın sözünüz var. Sabitlenen mahkeme kararı neden sizde neden yok, merak ediyorum.." (Adnan Bakar)
Ve benzerleri.
Bu yargı kararının "haber değeri" var mı? Elbette var. Söz konusu olan, uluslararası alanda da faal, tanınmış bir işadamı.
Karar, ayrıca, siyasetle de ilintili.
SABAH gibi habercilikle yoğrulmuş, ilkeli yayın uğraşı veren bir gazetede bu haber de yorumsuz yer almalıydı.
Nokta.